1. 176.
    +2 -13
    "heheh! daha yavru bu , gerçek bir ejderha olsaydı o ateşi hissetmezdi bile."dedi.

    sonra bu ejderhayla ne yapacalkarını bilemediler , kükremeleri duyan diyer ejderhalar gelmeden birşeyler düşünmeliydiler. hansel ona "bırakalım kalsın" dedi , fakat bu simyacının ek hoşuna gitmiyordu.bir süre düşüncelere daldıktan sonra ejderhanın bayıltılması gerektiğini anladı.

    "onu bayıltacaksın!"dedi yanına aldığı bayltıcı potion'u çıkarırken.
    "nasıl? benmi?"diye şaşkın şaşkın baktı simyacıya
    "evet , sana iksir vereceğim. onun kuyruğundan başına kadar tırmanıp ağzında döküceksin bu iksiri... "derken öylesine ciddi ve efsunlu bir bakışla baktıki hansel'e , hemen görevi kabul ediverdi. hansel büyü yüzünden ne yaptığını bile bilmeden simyacıdan potionu alarak ejderha ve onu saran alevlerin arkasına kadar dolandı. sürekli kükreyen ve tepinen ejderhanın o büyük kuyruğu kırbaç misali öyle hareketliydiki çıkma ihtimali çok düşüktü.ama o efsunlu ve bulanık beyniyle hemen kuyruğa sıçradı , sopnrada ona sarılarak sıkı sıkı durdu. kuyruk sallanırken bir oyana bir bu yana çarpsa bile tırmanıp sırtına kadar geldi. ejderhayı ehlileştirmek imkansızdı ve bu yüzden epey afalladı efsunlanmış hansel.ama tamda o sırada büyünün etkisinden kurtulmuştu , kafasını ejderhanın sert derisine öyle bir çarptıki birdan ayılıverdi.i̇şte ozaman herşey daha belalıydı , korku heryanını sardı ve gözünden yaş gelene kadar dayandı. "naptım ben! neden!"...
    ejderhanın sırtıntan kafasına giderken başına ilişmiş dev boynuzun çok yardımı olmuştu. kaygan düğüldü ve tutunabileceği çok çatlağı vardı. böylece ejderhanın kafasına kadar çıktığında elindeki potionu cam şişeyle birlikte aldı. eğilerek sürekli kükreyen ağıza öyle bir savurduki şişeyi , ejderha bir anda cam şişeyle birlikte yuttu. boğazında parçalanan camlardan sonra iksiri tadı ağzına geldi ve baygınlaştı. yere düşerken simyacı yerdeki alevi söndürdüğünde hansel korkular içinde kalmıştı... ejderhanın kafasını bir süre yokladıktan sonra daha önce kapanan gözlerini açtı. doğruldu ve simyacının yanına geri geri geldi. ejderha şiddetle horluyordu.

    kulaklarını kapatarak şöyle söyledi hansel "uyanıkken daha sessizdi bu!"dedi. aslında demin yediği efsunun hesabını bile soramamıştı henüz.
    "boşver , takma kafana bunu. vede gitmemiz gerek mağraya girecez!"dedi.
    "nee! defasa bir ejderha var içeride , belkide bizim tuzağına düşmemizi bekliyor." diyerek çılgınca bağırdı.
    elini kaldırıpta durmadan uzayan şah tepeyi işaret ederken "söylermisin ozaman başka nerden çıkacağız?"dedi.
    "hatırlasana , beni kaleden alırken nasılda yükselmiştin. kalenin penceresine konmuş bekliyordun!"dedi simyacının daha önce kapıdan giripte pencerede onun uyanmasını beklediğini bilmeden.

    simyacı cevap vermeden mağraya doğru yürümeye başladı. hansel'de korkak ve heycanlı bir halde peşinden gitti.ve kısa zamanda karanlık onları kollarıyla tutup çekti...
    mağranın duvarlarında mor alevle yanmış koyu meşaleler vardı , gerçekten hiç aydınlık vermiyorlardı. simyacı bu nedenle sıra sıra dizilmiş meşalelere doğru elini yükseltti.
    "sen , duhukhan lemon! yıldızları çek gözümün önünden! bana güneş vaadet!"dedi , ve mor alev ilk önce kızıl sonradan tam bir sarı tona büründü. mağra aydınlandı ve birkaç yarasa uçuşarak kanat çırptı.
    hansel eline bir meşale aldı , çünkü simyacının elindeki yeşil alevli kav artık sömüş ve bitmişti. mağra dengesiz oyuklardan oluşan tek bir yola sahipti , ışıkların sayesinde bunu anlayabilmişlerdi.
    am gerçekten çok geniş bir alanda büyüyordu.yol üzerinde bir uçurumla karşılaştılar , bu tepenin alt katı sonradan oyulmuşa benziyordu.ve tepenin altına inmekteydi.

    "nasıl inicez? burası tamamen uçurum."
    "bizi o indirecek!" dedi ve elindeki ağsasını taştan yere iki kere vurdu.
    "ha!"

    ardından dev ejderhanın kükremesi duyuldu , uçurumun altı kızıl alevlere bulandı.bu sahneyi herkez gördü ve dev ejderha uça uça yukseldi , bukez yavru değildi. devasa boynuzuyla yükselen , iri kanatlı ve okadar genişte olsa mağraya zor sığan bir ejderha vardı karşılarında. sonra ilerdeki yoksak taş tepelerden birine kondu , dik gözlerle simyacıyı ölçüp biçti.

    ejderha dile geldi ve "ne istiyorsun!"diye kükreyen bir sesle konuştu.
    "elluim lisanını bilmen ne hoş(ki ozamanlar tüm insan,elf ve insancıl ırklar elluim dilinde konuşurdu) ama söyleyeyim kadim ejder , kimliğin çabucak ortaya çıkıyor."dedi.
    ejderha bunu büyük bir kükremeyle yanıtlardı , sustu ve tekrar dillendi."kimliğim açığa vurulunca ne değişecek? ben kralım , tüm topraklarda benim hükmüm geçer!"
    "o sen kaybolup gitmeden önceydi."dedi simyacı ciddi bir sesle."artık eledrilian kadim bir kralın elinde."
    "hrrr! ahmak bir cücemi? yoksa bir elf'in tekimi? benim suretimi görünce hepsi toz toprak olur."diyerek eliyle yanındaki kayalık tepesine bir tokat patlattı.
    "belki senin karşında celimsiz durabilir ama onu gindolen seçti."diyerek gülümsedi simyacı.
    o ismin harfleri bile ürküttü dev ejderhayı , tedirginlik içinde "herneyse , ne için geldiniz buraya?"
    "bizi yakın ormana taşıyacaksın!"dedi emir kipi kullanarak.
    "haha! yanındaki i̇nsanın sürekli şaşkın göründüğüne şaşmamalı , senin o akıl almaz tavırların beni bile şaşırtıyor. saçmalık , ejderha kraldan başka şey istiyemedinmi?"
    bunun üzerine simyacı efsunlu bakışlarla baktı ejderhaya , ama ejderha gerçekten irfan sahibiydi. onun efsununu hissetti ve aynı gözlerle karşılık verdi. belliki bu küçük numara kadim bir ejderhaya işleyecek kuvette değildi. bunun üzerine simyacı gülümseyerek şöyle söyledi:"dışarıdaki güneştenmi korkuyorsun? hehe! bu mağrada nezamandır yaşamaktaydın kral bozuntusu?"dedi kahkahalar patlatarak.
    ejderha kükreyerek dört bür yana alev kustu. ardından aşşağı atladı ve tam mağranın alt katına inecekken sırtında simyacının ayaklarını hissetti. normalde inanınki bir ejderhanın sırtına bezbol sopası geçirseniz hissetmezdi ama uçurumdan atlayıpta şiddetle sırtına düşen bir adamı rahatlıkla hissedebiliyordu. havada bir süre cebelleştiler , ejderha onu düşürmek için durmadan takla attı ve havada süzüldü.
    kadim ejderha ehlileştirilemesede güzel hazırlanmış bir oyuna düşebilecekti. sırf simyacıyı aşşağı taşımamak için yükseldi ve uçurum kıyısına kondu. burada hansel korkulu bakışlarla bekliyordu.
    ejderha kükreyerek "ha! beni oyuna getirebileceğinimi sandın? şimdi alevlerimde pişip bana ziyafet olucaksınız!"dedi. ağzını açtı ve hansel'e alev püskürtmeye çalıştı , ama bir türlü alev boğazını geçipte ağzına ulaşmıyordu.ve sonra boynuzunun parçalandığını hissetti , büyük bir çatırtı.i̇şte o anda sinirden öylesine şiddetli kükrediki tam karşısındaki hansel dört bir yanındaki her taş parçasının parçalandığına yemin edebilirdi... sonrasında uçuruma asılı halde derin uykusuna daldı , çünkü büyücü ancak kara tepenin pis kıyılarında bulunabilcek asitli bir sıvıyı boynuzuna boşaltmıştı. sını boynuzu okadar çelimsiz kıldıki simyacının tahta asasına bile dayanamayıp parçalandı boynuz. ejderha uzun zaman sonra , boynuzu tekrar filizlendiğinde uyanacaktı..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster