+1
-1
Üç hafta falan önceydi. Şantiyeden çıkıp muhasebeden arkadaşlarla hesabına batak oynamaya gittik.
Benim her zaman ki ortağım Turgut, muhasebeden Murat ve Nedim. Nedim öyle anasının gözüdür ki o. Elindeki 5 lirayı 10 dakika içinde size 70 liralık banknot diye yutturur. Murat ise Ödemiş in ismini hatırlamadığım bir köyünde büyümüş, babası şehirden getirdiği süprüntü eşyalar köylüye ucuz yollu satan bir tüccar.
Hal bu ya murat gerek hal ve hareketleri olsun gerek lügatı olsun insanın içinde bir güven duygusu oluşturur. Yine aynı sıfatta masaya oturmadan yanıma geldi. Haftalardır oyun kazanamadıkları için canlarının sıkkın olduğunu ve bu oyunu onlara verirsem temizinden 30 kağıt çalışacağını söyledi. Ben de kabul ettim tabi ki. Sonuçta bana bunu söyleyen kişi Murat altında ne gibi bir plan olabilir ki? 30 liramı cebime koydum. Artık oyunu satacaktım. Turgut oyunu ileri taşıdıkça ben batırıyordum. Çekilmeli bir oyun oluyordu. Son ele kaldık o ikiliyi batırmakta çıkarmakta benim elimdeydi. 2 parça kozum kaldı Nedim de de aynı şekilde iki koz 1i çeker.
Nedim çekerini çekti elimdeki kozlardan büyük olanını attım. Daha sonra ise diğerini. Murat'lar oyunu kazandı. Biz de hesabı ödemek için kasaya yöneldik. Bir de ne görsem beğenirsiniz? Hesap 90 lira. Yanımızda gelen muhasebeci yancıları hesabı şişirdikçe şişirmiş. El gardiyan züt mahkum ödedik hesabı.
Sonradan öğrendim Nedim planlamış bu tezgahı.
Bu olaydan aklımda şöyle bir atasözü kaldı.
"Ellediğimiz bir züt, yediğimiz malafatın haddi hesabı yok."