+1
Belki kendi bencilliğinden, belki de Devran’a olan istemsiz bağlılığından, kendini bir ikilemin içinde buldu Hande.Bir kaç gündür sığındığı bu mabedde, Hayatta güvendiği Tek ‘erkek’le yaşamış, Neredeyse evcilik oyunu oynamıştı.Ama o bir sokak kızıydı.Ait olduğu yerler, içinde büyüyüp hayatı anladığı, pislik ve tehlike dolu sokaklar ve onların leş insanlarının arasıydı.Bir kaç gündür bastırdığı intikamcı ruhu tekrar susamaya başlamış olacak ki,kendisine derinden fısıldıyordu. Dün gece barda terslediği çocuğu, Devranın yatağında ölümüne gibmemesinin sebebi, düzelmeye başlaması falan değil, Devran’ın ona yüklediği gönül borcu ve sorumluluktu.Bu gerçek, Suratına sert tokatlar atmaya başlayınca, tuttuğu karta daha bir başka bakmaya, anlamlar yüklemeye başladı. Beyefendi ile geçmişi arasında nasıl bağ kurmuştu, bunu kendi mantığında nasıl haklı çıkarmıştı, kendisi de bilmiyordu.Tek bildiği, Devranla yaşadığı bu Sahteliğinin artık bitmesi gerektiğiydi.Çünkü, Doğuştan öfke dolu fıtratında, birine aşık olmak, sadece normal insanlara has bir aptallıktı.Bu aptallık, kendisi gibi "hatalı bir ürünün" meydana gelmesindeki en temel sebep, içinde yaşadığı cehennemin varlığının tek açıklamasıydı. Aldığı her ilaçta, Tutulduğu her gripte,bu gerçeği tekrar hatırlıyor, içindeki ateşi tekrar korluyordu. Kartın ona vadettikleri, başına açabilecekleri, o yüzden pek umurunda değildi.
Onun insanlık ile kendi hesabı vardı.
Son sözünü söylercesine ;
-“ Üzgünüm Devran..” diye mırıldandı.
Söylediğine kendi de inanmayınca, sinsi bir gülümseme kapladı suratını.