/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +4
    içkili döneceğimi bildiğim için arabayla gitmemiştim o gün, şişenin sonlarına doğru da iyice kaybetmiştim kendimi. Kıbrıs şehitlerinde gördüğüm ilk taksiye binip eve yollandım. Yattığımı, eve nasıl girdiğimi tam olarak kestiremiyorum. Koltukta sızmış biçimde uyanarak kalktığımda cüzdanımı, telefonumu yokladım. Hepsi cebimdeydi ve sorun yoktu, kendimi geceden kalmışlığımdan dolayı hasta hissediyordum. Sendeler halde banyoya girip soğuk bir duş aldım. Biraz ayıldıktan sonra telefonumu açtığım aklıma geldi ve kapatmak için pantolonumun cebinden çıkardım. Ancak Nazlı mesajının iki tık olduğunu görüp son görülmeme bakmış olmalı ki mesaj atmıştı.

    Çok ince bir çizgi düşünce ve mantık denen şey, ikisi birbiriyle eş oldukları kadar da zıt tanımlar. ikileme düştüm ancak eskisi kadar kötü olmadığım Nazlının mesajını açtım.

    "Neden cevap vermiyorsun, ne oldu da bizden böylesine koptun."

    Elim tuşlara gitmedi ilk, sorulardan bezmiştim son aylarda. Çok duyar olmuştum bu ve bunun muadili cümleleri. Ne yazabilirdim ki? "O gün yanında getirdiğin o arkadaşına vuruldum ben, hani şu Çetinin sevgilisi olan" mı?

    "Öyle işte, kendimi biraz dağıttım."

    Anında mesajıma geri döndü, görüşelim konuşalım demeye başladı. Evime davet ettim, dışarı çıkmaktan pek hoşnut olmadığımı belirttim. Gökhan'ın da gelmek istediğini ekledi, gelsin dedim. Çaresizliğimi, zavallı halimi saklamaktan çok yorulmuştum. Güçlü görünmek, güçsüzsen dünyanın en zor şeyidir. Daha sonra akşam geleceklerini söyleyip konuşmayı sonlandırdı. 3-4 ay olmuştu kimse ile yüz yüze gelmeyeli, nasıl davranayım diye düşündüm ancak akışına bırakmak en mantıklı tutum olur diye düşündüm.

    Akşam oldu, çok kötü görünmemek için tekrar duşa girip lekeli kıyafetlerimi çıkarıp temizlerini giydim. Aynaya baktım, yüzüm yaşadığım her şeyi anlatıyordu. Göz altlarım içtiğim ilaçları ve içkileri, çökmüş yanaklarım ise iştahsızlığımı açıklıyordu. Neyse ki beynimin içinde dönen düşünceleri göremeyeceklerdi.

    Zil çaldı, kapıyı yavaşça açtım, Gökhan hızlıca sarıldı. O an, gözlerimden yaşların süzülmemesi için çok çabaladım. Ancak Gökhan'ın sıkıca sarılması aklımı başımdan almıştı, hüngür hüngür ağladım kafamı koyduğum tarafında. O'nun da gözlerinden yaşlar süzüldüğünü ancak kenetlenmiş gövdelerimizi ayırdıktan sonra farkettim. Tek diyebildiğim "ağlama" olmuştu.

    Nazlı bu ani duygusallığın seline kapılmıştı. Sarılıp sıkı sıkı burnunu çekti, ağlamamalarını ikaz ettim ikinci sefer. Daha sonra gözyaşlarımı silip salona buyur ettim. ikisi de oturup bana uzun uzun baktılar. Gökhan çok kez dudaklarını oynattı, ağzını açıp kapattı ve sonunda "Neden?" diyebildi.

    "O gün neden basıp gittin yanımızdan hiç bir şey demeden, neden o günden sonra bir daha arayıp sormadın bile? Sana bir şey mi yaptık istemeden, kırdık mı?"

    "Size o zamanlar farkettirmek istemesem de kötü dönemlerimdeydim o zaman da, ortamın huzurunu bozmamak için gittim. Zor günler geçirdim, çok zor günler. Beynim patlayana kadar düşündüğüm geceler oldu, sonra gündüzleri de düşünedurdum hep. Kendimi içime kapattım, kimsenin beni öyle bitmiş vaziyette görmesini istemedim."

    Yalan söylüyor olmam canımı çok acıtsa da, gerçeğim kabul edilemez derecede deli saçması ve ahlak dışı bir durumdu.

    Rakılar açıldı, mezeler hazırlandı. Evimin boyutuna kıyasla gayet büyük olan balkonunda içildi. Ben yokken olanlar gezilen görülen yerler anlatıldı. Sen de anlatıldın laf arasında, Çetin ile ayrıldığınız ve Çetin'in seni aldattığını öğrendim. Şaşırdım sadece, kafamı sallayıp büyük yudumlarla bitirdim kadehimi. Hepimiz çok sarhoş olmuştuk, onları bu halde arabayla gitmelerine müsaade etmeyip yatak odamda kalmalarını söyledim.

    Sahi, evi aldığımdan beri salonda içerek sızıyordum hep. Yatak odasını kullanamamıştım bile, bir işe yaradı en azından.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster