tutkalı sürmeyi bıraktığında odanın kapısına doğru yürümeye başladı ve bende tıpkı bir köpek gibi onu takip etmeye başladım. merdivenlerden yukarı çıktı, siyah-kırmızı duvarları olan bir odaya girdi. duvarlarda hiç pencere yoktu ve yalnızca odanın köşelerindeki mumların yaydığı ışıklar odaya loş bir aydınlık veriyordu. beni sertçe yatağa itti, ellerimi ve ayaklarımı sakinliğini hiç bozmadan, yavaşça bağladı ve odadan çıktı. döndüğünde elinde siyah, deri bir çanta vardı. o gelene kadar çok zaman geçtiğini düşünmekten kendimi alıkoyamadım fakat kısa sürmüş olmalıydı. çantasını dikkatlice açtı ve bir kuş tüyü çıkardı.
tüyü boynumda gezdirmeye başlladığında gıdıklanıyordum fakat bu tuhaf bir şekilde kışkırtıcıydıda. kışkırtıcı gıdıklama...

geceliğimin göğüs çizgisine kadar aynı şeyi yapmaya devam etti. aşağıya iniyordu...

geceliğimi çıkarmak yerine kalçalarımın altında kalan kısmıyla beraber
karnımın üstüne kadar sıyırdı ve aynı şeyi yapmaya karnımdan başkayıp en çok gıdıklandığım yer, uyluklarıma doğru
ilerlemek varken, o bir süre daha kilodumun üst çizgisinde kalmaya kararlıydı.

kışkırtıcı gıdıklama...

bunu okadar büyük bir sabır ve sakinlik içinde yapıyordu ki, o an sonsuza kadar bunu yapmaya devam edebiliceğini düşündüm ama sonra bacaklarımı kaldırdı ve açık ten rengi çorabımı yavaşça sıyırdı. bacaklarımı iri elleriyle avuçladı ve açıp kapamaya başladı. birsüre sonra bacaklarımı yatağın üstüne bırakıp üzerime doğru ağırlığının vermeden uzandı. yüzyüze denemezdi bu duruma yüzlerimizdeki maskelerle. bu beni birazda olsa germiş,
buda nefesimi hızlandırmıştı ve o bunu farkettiği anda üzerimden çekilip deri çantasına geri döndü. küçük gümüş bir bıçak çıkardı. yeniden üzerime doğruldu ve bıçağı boynuma bastırdı. bıçağını sütyenimin arasına kadar bastırarak indirdi, kuvvetlice bir hareketle çekti ve sütyenim ortadan ikiye ayrıldı. göğüslerim iki yana doğru savruldu fakat onun göğüslerime bakmaya niyeti yoktu...