-
76.
+13 -1Buyrun panpalar birleştirdimTümünü Göster
Peder emekli olup bir ege köyünden ev alınca sakarya’dan o köye taşınmıştık. Ben daha öncesinde o köyü görmemiştim babam ve annem gidip görmüştü evi köyü sonunda beğenmiş tutmuşlardı. Bende ev falan alınırken üniversitede olduğum için olaylara uzak kalmıştım sadece evin hangi şehirde olduğunu biliyordum. Neyse okul bitip de yeni evimize gidince küçük bir şok yaşamıştım çünkü benim hayalim deniz kenarındaki bir köydü ama gel gör ki gerçekte dağın başında denize ve herhangi bir ilçe merkezine uzak olan bir köydü. Üstüne üstlük bizim tuttuğumuz ev de köyün bayağı bir dışındaydı çevresinde sadece birkaç ev vardı ve o evler de en az 100 200 metre aralıklarlaydı. Evin önünde toprak bir yol geçiyordu köyün içindeki asfalt yol buraya kadar gelmiyordu bile. anneme dedim bu mu tuttuğunuz ev dedim insan biraz denize yakın bir ev tutar dedim deli misin oğlum sen , deniz kenarındaki evler kaç para biliyor musun ? Paramız buna yetti dedi. Lafı uzatmadım nasıl olsa burada yaşayacak olan onlar dedim ben sadece yazları gelir giderim. Velhasıl kelam bir müddet sonra eve alıştım köyde gezintiler yapıyorum kahveye falan gidiyordum dağda yürüyüşler yapıyorum çam ağaçlarının arasında tabi bu arada komşular falan da ziyarete geliyor. Komşular dediğime de bakmayın çevremizde ki birkaç ev ziyaretimize geldi köyün içinden kimse gelmiyordu. Çevremizdeki evlerde bizim gibi sonradan taşınan insanlar onlarda köyün içinden kimsenin gelmediğini söylüyorlardı. Onlar da birkaç kez kahvede oturup onlarla kaynaşmayı muhabbet etmeyi denemişler ama karşılık bulamamışlar. Artık köyle tek ilişkileri köyün tek bakkalından alışveriş yapmakmış. Bu soğukluğun sebebini sonradan öğrenecektim. Köyde artık bir arkadaşım vardı köyün dışındaki evlerden birinde yaşayan oğuz. Ailesiyle birlikte yaşamıyordu ailesi bir iş için memleketlerindeki evlerine geri dönmüşler o ise burada kalmak istemiş. ilk başlarda sadece selamlaşırken sonradan muhabbeti ilerletmiştik ve akşam üzerileri dağlarda beraber yürüyüş yapmaya başlamıştık. yine bir gün ağzımda sigara yanımda oğuz yürürken hergün yürüdüğümüz yoldan farklı bir yola sapalım dedi. tamam dedim , biraz gittikten sonra önümüze dümdüz tarlalar geldi ve bu tarlaların ortasında küçük bir tepe vardı. Oğuz gel hadi şu tepeye gidelim dedi ne yapcaz oğlum orda geri dönelim hem milletin tarlasının içinde geçmek olmaz dedim. ne milletin tarlası birader baksana tarlalar bomboş yaz mevsiminde sahipli tarla boş olur mu hadi gel gidelim dedi. Gerçekten düşününce öyleydi dönüm dönüm tarla bu hasat mevsiminde bomboştu yakın zamanda da bir şey ekilip biçilmiş gibi de görünmüyordu. Sararmış yabani otlar basmıştı tarlaları. Ayağımız çizile çizile o küçük tepeye ulaştık. Tepedeki ağaçlar çevredeki ormanların aksine çam ağacı değildi değişik bir türdü pek ağaç isimlerini bilmediğim için ne olduğunu hala bilmiyorum ama fotolarını isteyen olursa atarım. Biraz daha yukarı doğru çıkmak için hareketlenmişken oğuz seslendi. Kardeşim bak ne var burada. Arkamı dönüp eliyle işaret ettiği yöne baktım bir mağara vardı sarı otlar nerdeyse girişini kapatmak üzereydi. Mağara demem de yanlış anlaşılmasın doğal yollardan oluşmuş bir mağara değildi insan eliyle yapılmıştı. Zaten fotoğrafını yükleyince göreceksiniz. Hadi bir bakalım şu mağaraya dedi oğuz oğlum saçmalama oradaki otlar boyumuz kadar olmuş onların içinde yılan mı var akrep mi var nereden bilelim ben korkarım öyle şeylerden dedim. Ya ne korkak çıktın sende ya gel ben önden giderim sen de benim bastığım yerlere bas sadece öyle takip et dedi. iyi tamam o zaman diyip takip ettim sürekli önüme bakıyorum yılana falan basmayayım diye ama dikkatimi çeken başka şeyler vardı. Yerde hangi mahlukata ait olduğunu bilmediğim kemik parçaları vardı.o anda pek önemsemedim. otları geçip mağaranın önüne vardığımızda sadece üstteki kemer kısmının dışarıdan göründüğünü fark ettim mağaranın girişi yerden daha alçak seviyedeydi yaklaşık 1 metre kadar. Oğuz hiç tereddüt etmeksizin atladı bende nerden geldiğini anlamadığım bir cesaretle atladım peşinden. oldukça karanlıktı telefonun ışığını açtım hemen etrafı aydınlatmaya başladım oğuzun gözleri fotoğraflardaki gibi parlıyordu. Işığın aydınlattığı yerde dümdüz bir duvar dikkatimi çekti ortasındaki bir taş bloğu düşmüştü. Bir kafanın girebileceği kadar boşluk vardıKardeşim dedi oğuz sen şu düşen taşın olduğu yerden bir içeri baksana elinde telefonun ışığı da var hem dedi. Böyle şeylere cesareti olmayan ben nedense bu sefer önden gidip bakmayı kabul ettim ve yavaşça ilerledim. Küçük delikten önce elimi soktum net olarak bir şey görünmüyordu sanki telefonun ışığı karanlığı dağıtamıyor gibiydi. Daha net görebilmek için kafamı da boşluktan içeri soktum. Gördüklerim çok ilginçti. Aşağı doğru giden kayalar oyulmuş ve daracık bir merdiven gibi olmuştu aşağı doğru gözden kayboluyordu. Biraz daha dikkatli bakınca merdivenin üstündeki kayaya bir şekil kazınmış gibiydi. Gözlerimi kısıp daha da dikkatli baktığımda bunun bir akrepe benzediğini gödüm. O sırada arkamda birisini hissettim, oğuz napıyıosun arkamda dedim kafamı delikten çıkarmadan nedense ilgimi çekmişti burası daha ayrıntılı incelemek istiyorum. Oğuz soruma cevap vermemişti hala arkamda durmaya devam ediyordu.Lan oğlum napıyosun arkamda diyip sinirli bir şekilde kafamı çıkardım ve arkama baktım. Arkamda kimse yoktu. Elimdeki ışıkla bulunduğum yeri taradım ama oğuz ortalarda yoktu. Ananı gibiyim dedim kısık bir sesle nereye gitti bu çocuk ! delirmiş gibi oluyordum paniklemiştim. Ve yine arkamda birinin varlığını hissettim size de olur panpalar, Arkanızı görmesenizde birisinin yaklaştığını veya orada olduğunu hissedersiniz. Hemen arkamı döndüm yine kimse yok ! oğuz diye bağırdım ses seda yok tekrar bağırdım bu sefer oğuzun sesi geldi buradayım diyordu. Nerdesin aq dedim sinirle, o da yukarı çıktım bir ses duymuştum da dedi, dur geliyorum hemen dedi aşağıya atladı geldi. Bana baktı ne oldu oğlum sana dedi, nolmuş dedim titriyorsun oğlum dedi. Telefonu tutan elime baktım harbiden de titriyordum telefonun ışığı mağaranın her yerindeydi titreme yüzünden. Oğuz dedi ki sana söyleyeceğim cümleleri tekrar et bu cümleler seni rahatlatır ne cümlesi onlar dedim. Dua dedi ve şunları söyledi "ye s.. dî." "Bika... yş’’ bunları üçer kere tekrarla dedi. Dediğini yaptım. Gerçekten de titremem geçmişti. Hadi hemen çıkalım buradan dedim. ilkönce ben dışarı çıktım sonra oğuz geldi. Daha önceden fark etmediğim bir şey daha fark ettim. Sarı otların üzerinde kırmızı leke vardı sanki bir yerden damlamış gibiydi. Ben ona bakarken oğuz hadi gidelim dedi ve konuşmama fırsat bırakmadan yürüdü. geldiğimiz yoldan geri dönerken hava artık kararmaya başlamıştı mağarada oldukça vakit geçirmiş olmalıydık. biraz uzağımızda Dalları yere sarkmış bir ağacın altında gördüklerim dikkatimi çekmişti ben oğuzun arkasında hızlı adımlarla yürürken. Oğuz dedim şu ağacın altına baksana ordaki siyahlıklar ne? tam net görünmüyor dedim. oğuzun kafasını o yöne çevirmesiyle yere çökmesi bir oldu beni de kolumdan tutarak yere çöktürttü. Noluyo kardeşim korkutuyosun beni dedim. Şşş sakın ses çıkarma bizi görmemişlerdir inşallah dedi. Kim bunlar ne oluyo dedim tekrardan. Şimdi anlatmanın sırası değil buradan sessizce uzaklaşmamız lazım dedi. Çömelerek otların arasından yürüyüp gidelim dedi. Gitmeden önce son bir kez daha baktım. iki kara çarşaflı kişi, kişi diyorum çünkü kadın mı erkek mi bilmiyorum, ağaca dönük şekilde duruyorlardı. Hiçbir kıpırdama yok sadece ağaca doğru bakıyorlardı. Bu sırada oğuz kolumdan çekti hadi gidelim anlamında. Hiç ses çıkarmadan oradan uzaklaştık. Yada öyle sandık. Oradan uzaklaştığımıza iyice emin olduktan sonra koşar adımlarla yürürken oğuza sordum kardeşim onlar neydi niye böyle kaçtık onlardan dedim. Onlar ormandaki tekinsiz varlıklardı, normal bir insanın bunlardan görmesi zordur. Tekinsiz varlık derken ne demek istiyorsun oğlum gizemli gizemli konuşma dedim. onlar cindi dedi. Kardeşim beni korkutmaya çalışma lütfen dedim. Yok korkutmaya çalışmıyorum aksine seni kurtardım dedi eğer onlar bizi fark etselerdi işte o zaman korkmak nedir görürdün , Şimdi hemen eve gitmeliyiz karanlık olmak üzere karanlıkta buralarda olmak istemezsin hele o gördüklerimizden sonra. Bizim evin önüne geldiğimizde ‘’ sana öğrettiğim duayı hatırlıyorsun dimi dedi evet dedim eve girmeden 3 kere evde ise 3 kere oku. Ve okurken karanlıkta ol dedi o dua seni korur . Tamam dedim görüşürüz sonra, elini sıkmak için elimi uzattım ama avucunun içi kesilmişti. Ne oldu oğuz eline dedim. Çömelerek yürürken elimi diken kesti dedi. Fazla üstünde durmadım. Ayrılıp eve geçtim.
başlık yok! burası bom boş!