/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1551.
    +36
    Aklımız bizimkiler deydi. Her gün sorguya alınır gibi, Murat abi, Tuğra denen züt müdür ve Soner abi soruyordu diğerlerinin yerlerini.
    Bizim verdiğimiz cevap "bilmiyorum"dan öteye gitmedi hiçbir zaman.
    Tarık bazen gidiyordu yanlarına.
    Onların da ister istemez akılları bizdeydi.
    Öğle yemeğini yemiştik, Tuğra müdür bizi çağırıyormuş gelen bakıcı önde biz arkada gidiyorduk müdüriyete.
    Yine aynı şeyler olacaktı diğerlerinin yerlerini soracaklardı biz de "bilmiyoruz" diyecektik diye düşünüyordum.
    Müdüriyete girdik Tuğra denen zütlek ayaktaydı.
    Yanımıza doğru yaklaştı.
    - Samed son kez soracam nerdeler? dedi Tuğra müdür.
    - Bilmiyorum, dedim. Demem ile bana bir aduket çekti neye uğradığımı şaşırdım.
    Durmadı yumruk sallıyordu. En son yakamdan tuttu.
    - Nerdeler lan o gavatlar nerde? diye beni silkeleyerek, bağırarak sordu.
    Yüzüme gelen tükürükleri sildim.
    - Bilmiyorum, dedim.
    - Sizin ben dıbınıza koyum gibtiğimin veledleri, dedi. Hala yakamda olan elleri ile beni geriye doğru itti. Yanimdaki dolaptan tutunmaya çalışsam da yere düşmemi engelleyemedim.
    Eren'e döndü.
    - Varmı lan senin söyleyeceklerin, dedi.
    - Yok, dedi Eren. Ona da bir iki tokat attı.
    - gibtirin gidin lan gözüme gözükmeyin, gibtigimin pekekentleri, dedi.
    Kanayan burnumu, durdurmak için lavobaya gittim.
    Günler geçiyordu kardeşlerim bu şekilde, zor günlerdi ama geride kaldı o günler.
    Erenle tekrar buradan gitmeye karar verdik, lakin artık gözler bizim üzerimizde olduğundan o kadar kolay olmayacaktı bu gidişimiz.
    Belki bir daha hiç geriye dönmeyeceğimiz o binadan gidecektik.
    Atladık. Eren'in yardımıyla yüksek olan duvarın üstüne çıktım.
    Eren'e elimi uzatarak, onun da çıkmasını sağladım.
    Artık kurtulmuştuk ve biran önce bizimkilerin yanına gitmek istiyorduk.
    Ortalama bir 30 dakika kadar yürüdükten sonra, varmıştık bizimkilerin yanına.
    Kapıya vurduk açan olmadı.
    Ortalama bir 5 dakika kadar tekrar tekrar denedik.
    Sonunda Sülo açtı kapıyı.
    - Abi nerden çıktınız siz, dedi.
    -Babamın taşaklarında başlayan serüvenimi anlattırma bana şimdi Sülo abi yoruldum amk, dedi Eren.
    Eren'in bu sözüne mi yoksa tekrar birbirimize kavuştuk ona mı bilmiyorum ama birden hepimiz gülmeye başladık.
    Bizim gülüşümüze Ömür'le Alpay banyodan çıkıp gelmişti.
    Sarıldık birbirimize doya doya, korkmuşlar gelenlerin polis olduğunu sanmışlar.
    - Abi kapı sesine Alpay uyanmış bize "Kalkın kalkın sıçtık geldiler, geldiler" diye bizi de uyandırdı dedi, Ömür. Saklanmışlar akıllarınca.
    - Lan o değilde yengeniz ile aşna fişne işlerine başlıyordum amk, dedi Sülo.
    - Hangi ara yaptın abi, dedi Eren.
    Ben konuyu bildiğim için bin bir gülüş attım.
    - Ya bırakın dıbına koduğumun şizofrenini, kendi kendine hayal kuruyor, dedim.
    -Sana bir şey anlatanda suç bin, dedi Sülo.
    Zoruna gitmişti anlaşılan, ama içimde kötülük olmadığını bildiği için fazla uzatmadı.
    Bir müddet daha konuştuktan sonra herkes uyudu ben hariç.
    Benim beynimi kemiren sorular vardı kafamda.
    Ne kadar doğru bir şey yapıyorduk?
    Ya da geleceğimiz nereye gidecekti?
    Yarın birimize bir şey olursa kime ne hesap verecektik?
    Aç mı kalacaktık açıkta mı kalacaktık?
    Ya para bulamazsak derken, aklıma patronum Ati abi geldi.
    "Şimdi sıçtın Samed işte" dedim kendi kendime.
    iş yerindekilere ne diyecektim yarın?
    iş olmazsa ekmek de olmazdı. Ekmek olmazsa aç kalırdık. Bu bir döngüydü.
    iş konusunda patrona her şeyi anlatmak geldi ama anlatıp da farklı bir şekilde davranıp bizi geri göndermeye çalışırsa diye de düşünmedim değil.
    Nasıl olsa evimizi bilmiyor sadece beni gönderir diye bir risk almam lazımdı.
    Yarın oldu Akın abi bir şeyler sordu neredeydin kaç gündür gibisinden
    - Abi anlatacam Ati abi geldi mi? dedim.
    Üstelemedi yada giblemedi "Ne takun varsa ye" dedi bilemiyorum.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster