-
451.
+34O gün...
Sıradan bir sabahtı. Gözde ablanın sesi geliyordu alt kattan, yeni gelenleri fırçalıyordu muhtemelen. Şu yatak mevzusunda ciddidir biraz.
Askeriye koğuşu gibi para zıplatmaya kalkar yatakların üzerinde.
Bir iki döndüm yatakta. Uyuyakalmışım tekrar.
-"Abiii! Abi kalk kalk" diyerek, koştu içeri Tarık.
-...
-Polis abiler geldi yine, aşağıdalar.
-Ya oğlum bir git. Sabah sabah teallam!
-Abi öyle değil. Su geçen ki çocuk var ya...
Zıpladım bir anda yerimden.
-Hangisi…?
-Abi hırsızlık yapan çocuk var ya, o geldi işte.
-Niye getirmişler?
-"Bilmiyorum abi" dedi, Tarık
Bu çocuk Eren'den başkası değildi. Yataktan kalktım Tarık ile beraber alt kata bakmak için, adım atmaya başlamıştık ki, Gözde abla girdi odaya.
Eren'in elinden tutmuş, ama çok sıkı tutmuş ve çok kızmış, sinirli gözleri ile etrafına korku salıyordu sanki dokunmayın bana dercesine.
Bu olay onu hem üzmüş hem de sinirlendirmişti. Hırsızlık olayları oluyordu ama bu kadar büyük değildi. Gerçi hırsızlığın büyüğü küçüğü olmazdı ama. Belki Eren'in damarlarındaki kanda vardı. Ve bu yaptığı şey bile ona masum gelebiliyordu, çünkü Eren'in babası, amcası ve dedesi hırsızdı.
Küçük yaşta aklını bulandırmışlardı bile çocuğun.
Zaten babası bu yüzden hapse girdi, amcasını bu sebepten öldürdüler. Dedesinin de o zamanlar sayılı idi günleri zaten.
Eren'in sülale Battal Altın'da oturuyorlarmış o zaman.
Şimdi kim nerdedir, kim bilir?
Eren'in annesi ise, baba içeri girince başkası ile evlenmiş. Kadın da haklı kendince. Kocası durmamış ki içeri girince de, adam yaralamış ve yine hırsızlık yapmaya devam etmiş, bir güzel dövmüşler. Zaten kabarık olan sabıka kaydı yeni eklenen suçlarla cezasının uzamasına yetmiş. Uzun lafın kısası Eren de bin gibi kalmış ortada, o da yetimhanede bulmuş kendini. Bizlerin, bizim gibilerin yanında yanıbaşında...
başlık yok! burası bom boş!