0
Merve'yi alıp yatağıma zütürdüm. Sabah olmak üzereydi. Arkadaşım Arda'yı arayıp kafeteryaya gelmesini söyledim. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Kafeteryada Arda'yla oturalı yarım saat olmuştu. Arda bana bir soru sordu. "Düşünceli görünüyorsun, Kemal. Sorun ne?"
Tek kelime etmiyordum; elimdeki çöreği küçük parçalara ayırıyordum. Gözlerim düşüncelerimi gizliyordu, aklımdan neler geçtiğini anlamak zordu. Abartılı bir yavaşlıkla gözlerimi büyük kafeteryada gezdirdim; ardından Arda ile göz göze geldim. Derin bir nefes aldım ve yüzüme ifadesiz bir maske takarak elimi cebime attım. Cebime sığacak kadar küçük olan silahı çıkarırken gözlerim tekrar kafeteryayı taradı, elimdeki silahı masaya koyarken gözlerimi Arda'nın yüzüne kaydırdım. Arda gözlerini dehşet-şaşkınlık karışımı bir duyguyla silaha dikti. Birkaç saniye içinde dehşet yerini soğuk bir ifadeye bırakırken, gözleri hala şaşkınlık hissini ağırlıyordu. Arkasına yaslandı. Bir süre sessiz kaldı. Ardından bana baktı, ses tonunu ayarladı.