-
401.
+9Zamanda Son Kapı / KAK - Final -Tümünü Göster
Zihnimde bir kadın sesi duydum. Bu kırmızı anka kuşunun sesiydi. Bir dişiydi.
-Anlıyorum seni insan.Sen bu zamandan değilsin.Bir amacın var. Neler görmüşsün sen öyle.Ne üzüntüler çekmişsin...
-Sen ?
-Şaşırma gelecekten gelen. Ben doğaüstü bir varlığım. Tüm anılarını görüyorum. Kaderini görebiliyorum. Ne acı bir kader bu böyle ? Bir insana verilecek ceza bu kadar büyük olabilir mi ?
-Ne cezası ?
-Anlayacaksın. Sana o kadar çok üzüldüm ki , masmavi saf bir göz yaşı döktüm senin için... Amacını tamamlamak zorundasın. Zaman tamamen parçalara ayrılmış.En azından birleştirerek hatalarını telafi etmen gerekiyor...
Zihnimle kuşla konuşurken herkes bizi pür dikkat izliyordu. Sezar ayağı kalktı ve Brutusun önüne geçerek bağırmaya başladı.
-Saf gözyaşını döküyor. Bu nasıl olabilir böyle ? .Sonrasında bana doğru ince şişeye benzer bir cisim attı ve devam etti.
-O gözyaşını doldur o şişeye ...
Zihnim ile anka kuşunu sordum.
-Doldurmama izin verir misin ?
-Ev..Evet..
-Sen. Acı mı çekiyorsun güzel kuş ?
-Sen sadece gözyaşımı al.
-Peki neden burada esir tutuluyorsun ? Neden kaçmıyorsun ?
-Varoluşumun amacını bekliyordum. Tıpkı ilk zaman sıçraman da uzaylılarla olan muhabbetin gibi..
Son sözü bu oldu. Sonrasında kanatlarını hiddetle çarpıp insanlara karşı çığlık atmaya başladı. Alevli kanatları ve vücudu daha da alevlendi . Tekrar ona baktığımda gözyaşının damladığı ve aktığı yerin yanmadığını gördüm. Sonrasında ise diğer gözünden kırmızı bir göz yaşı döküldü. Bu gözyaşı ise aktığı yere daha da fazla yakıyordu. Cebimden bir kapakçığı çıkardım ve ona da kırmızı göz yaşını koydum...
Anka kuşu yukarı doğru uçtu. Bana son kez baktı ve gözden kayboldu... Ne büyüleyici bir yaratıktı... Sonrasında Sezar kolezyuma indi askerleri ile. Brutus ile yukarıdan şaşkınlıkla izliyordu olanları... Sezar gelir gelmez önümde eğildi.
-Sen... Bir anka kuşunu saf gözyaşını döktürdün. Onun hikayesini bilir misin ? Anka kuşları sinirli yaratıklardır. Onu hapis tutmuyorduk. O bizi hapis tutuyordu. Her gün bizi yok edecek , yıkacak korkusuyla geçiriyorduk. Ve bizi yok etmemesi için kolezyumu kurup ona kurbanlar verdik. Ve bu sistemle insan dövüşlerini keşfettik. Anka kuşunun 2 gözyaşı vardır. Mavi yani saf gözyaşı uğruna kendini feda edebilecek biri ile karşılaştığında ortaya çıkar. Akıttığı gözyaşı kendi tenini , geçtiği yerleri bir daha yanmayacak şekilde söndürür ve sonsuza kadar bunun acısını çeker.Özelliği ise boğazın kesilse , kafan kopsa bile bu gözyaşının seni tekrar iyileştirip hayata geri döndürmesidir. işte bu yüzden önünde eğiliyorum. Sen ona bunu yaptırdın. Uğruna ölünecek biri olmalısın yüce insan...
-... Peki ya ? Kırmızı göz yaşı ?
- O göz yaşını bize döktü. Kendi insanlarımızı kurban verdiğimiz ve birbirleri ile savaştırdığımız için. Kırmızı gözyaşı aktığı yeri daha gür yakar. Ve küçücük bir iğne yarasını bile yavaş yavaş büyütüp tüm deriyi yakacak şekilde insanı öldürür ...
-Anlıyorum... Bana o metal parçasını verin. Birde başka bir şişe. Kırmızı göz yaşını da ona koyacağım.
-Tamam yüce insan. Peki beni öldüreceklerini söyledin . Kim öldürecek...
Brutuse doğru baktım. Sezar da ona doğru baktı. Sonrasında birbirimizle bakıştık ve sezar anladım şeklinde kafasını salladı. Son kalp parçamı da almıştım. Artık sona gelmiştim...
Başarmıştım. Ve şimdi sırada beni bu oyuna sürükleyenlerden intikam almak vardı... intikam vakti ...
başlık yok! burası bom boş!