1. 2126.
    +1
    bırak geçen gitsin
    gırtlağının arasından
    gecenin omuzlarından kısa saçlı
    ve babasından şikayet eden kızlar
    nasıl gelip geçiyorsa
    aynen öyle geçsin
    gırtlağından.
    sen gerçekçiliğin ciğerinden
    şarabın kalbinden uyan
    kan ve sönmüş bir cigaranın
    ağırlığında kallavi bir baba
    hasılatı sayan yaşlı ve tek dişli
    kavgalı bir anne kadar kutsaldı
    o an ki gülüşün
    ve sen de çekip gidiyordun
    ciğerlerimden geçen onca şey gibi
    kokusunu bile unuttuğun tövbe
    nasıl bir an da gelip yakıyorsa canını
    üç tekerlekli bigiblet bu varoşların
    taşlarından yuvarlanıyordu aynen
    ölüm meleğinin son nefesini verirken
    çektiği acılar ve tanrıya ihanet saydığı
    doğru sözleri aklından geçirdiği an gibi
    tanrının o an ki inanılmaz üstünlüğü gibi
    viran ve darma olan dünyanın
    hiç keşfedilmemiş bir noktasından
    çatısı dahi olmayan derme çatma bir kulübe de
    tam da kıyamet vaktin de yani
    gözlerinin için de aşk'ı görmeli ve
    tanrının
    krallarınız nerede ?
    diye sorduğu an da
    ellerini tutarak sana söylemek istediğim şeyler var
    geçmiyor işte
    satılık dünyanın gramlık şerefi kadar dahi
    bir his değil bu ancak
    uyumamı ve mezarına gelmemi engelliyor
    cinayet saatlerinde
    polisler sigaralarını yakıp
    telsizler de okunan anansoları dinlerken
    bellerinde duran bir ufak silaha güvenerek
    'gibtiğimin çakalları'
    diyerek dudaklarından dökülen haklı katiller
    hepsi anlamsız şiirler gibi ve
    unutmak için bohem bir meyhanenin
    gönülü pansuman eden plakları
    nasıl cızırtılı çalıyorsa
    işte aynen öyle çalıyorlar zenginlerin kapılarını
    zenginler altın sarısı sularının
    mutlu ve açıkta duran gerçekleri
    varla yok arasında mekik dokuyan incecik bir yaşamı
    gırtlağına çökerek yok ediyor ve kan akıtıyor bir çoğu
    çarşafın temizliğine ya da
    sıcak suyun önemine
    pek bir anlam veremez aç insan
    altından yenilen yemeklere de bir
    anlam yükleyemez onlar
    onlar ki
    yerin yedi dip altından çıkıp gelen
    otların dumanına bir mutluluk bağlar ve
    onun güzel olduğuna
    bir kurşun gibi geçmeyeceğine inanırlar
    viran olmuş kentin yanlarından çıkıp
    bir gece ansızın gelenler
    onlar ki
    çok nadir gelirler ancak
    geldiklerinde avradı yamuk dünya bir toz pembe olur ki
    avradını peşkeş çekenler dahi ekmek davası der
    bir gecekondu da edilen
    yeminlerin ertesi gün unutulacağı gibi
    çayın demi oturmadığı için kızgın olanlar
    bir kalemi dahi olmadığı için doktor olamayanlar
    paçoz adımların sahici lugan ayakkabıları
    beşe on veren güzel atların ardından
    elinde simit
    yanında saplaması ile çığlık atanlar
    polis sireni için erketeye yatan tüysüzler
    ve gökte uçan kuşa dahi ayrılık istemeyen
    tertemiz kalpli harbi adamlar
    onlar uyanıp gecenin kalbine doğru abandığında
    bizler de fazladan ortalık olmuşlar gibi
    duracağı yanlarında ve işte o gün çocuklar
    ortalıkta hiç polis olmayacak !
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster