ELÇi VE EMiR SAHiBi, DiNiN SAHiBi YAPILIRSA
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız; onu Allah’a ve elçiye arz edin.
4-Nisa Suresi 59
insanlar topluluklar halinde yaşarlar. Bu toplu yaşamda; ortak kararı, ortak prensipleri, kimi durumlarda ortak orduyu, savaş ve barış kararı gibi kritik kararları da hayata geçirmek gerekir. Elçi (Hz. muhafazid) kendi döneminde toplumun başı olarak birçok kritik kararı alırdı. Bunlara da uymak gerekirdi, çünkü Hz. muhafazid o dönemde hem elçi, hem de “emir sahibi” (ulul-emr) olarak toplumun başıydı. Ayrıca kendinin altında başka “emir sahipleri” (vali veya ordu komutanları gibi) atarsa, bunlar da yönetimde görev üstlenmiş olurlardı. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanlar’ın içlerinden seçecekleri kişi veya kişiler, bu vazifeyi yerine getirebilir ve onlara da itaat gerekir. Fakat bu itaat, hiçbir zaman Allah’ın hükümlerine ilave hükümler yapılması manasına gelmez, ancak düzenin sağlanması gibi fonksiyonları içerir. Çünkü Kuran’dan; Kuran’ın her şeyi açıkladığını, detayları verdiğini ve dinin Kuran’a eşit olduğunu anlıyoruz. Eğer elçiye itaatten ve emir sahiplerine itaatten; ilave farz veya haram yetkisi anlaşılsaydı, ortaya şu mantıksız tablo çıkardı. Yenmesi haram olanları örnek olarak ele alalım, Kuran’da 1- Leş, 2- Kan, 3- Domuz eti, 4- Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar haram kılınmıştır. Elçiye itaatten kasıt, elçinin ilave haramlar getirmesi olsaydı, elçi; 5- Midye, 6- Karides, 7- Eşek eti şeklinde haram listelerini genişletebilirdi. Nitekim mezhepçiler bunu iddia etmektedirler. Peki, o zaman bir dönem Sunni Müslümanlar’ın halife olarak emir sahibi kabul ettikleri Yavuz Sultan Selim; 8- Tavuk, 9- inek eti, 10- Palamut balığı şeklinde bu listeyi uzatıyor olsaydı ve “Elçiye itaat ayetleriyle, bunları haram kılıyorsanız, emir sahibine itaat ayetiyle de, ben bunları aynı mantıkla, aynı şekilde haram kılıyorum” deseydi, ne derdiniz? “Elçiye itaat edin” anlamındaki ayetlerle, Kuran’ın hükmünün iptal yetkisinin (neshin) Peygamber’e verildiği şeklindeki iddiayı hatırlayalım (25. bölümdeki nasih mensuh konusunu hatırlayın). O zaman biri çıkıp, aynı mantıkla, “Emir sahibi de kendinden evvelki dini hükümleri değiştirebilir” iddiasında bulunur ve emir sahibi “Zinayı, hırsızlığı helal yapıp; namazı orucu kaldırıyorum, bunlar da benim neshlerim (iptal yetkisini kullanmam)” derse, ne diyeceksiniz? Bunun için “emir sahiplerine itaat edin” diyen ayeti çekiştirip, kendini Allah gibi dini hüküm koyucu mertebesine çıkarırsa sonuç ne olur? Eğer “elçiye itaat” ile elçi ilave helaller, haramlar ve iptaller yapabiliyorsa; o zaman benzer ifadeye sahip ayetle emir sahiplerinin (yöneticilerin) de aynı yetkiye kavuşmaları gerekirdi! Görüldüğü gibi Kuran’ı bir bütün şeklinde kabul etmeden çekiştirmeye kalkmanın sonu felakettir.
ALLAH’A iTAAT = KURAN’A iTAAT = ELÇi’YE iTAAT
Kuran’ın anlattığı islam’a inanan her Müslüman, elçiye (Hz. muhafazid’e) itaatin gerekliliğini bilir. Kuran’ın takipçisi Müslümanlar, bu yüzden, Allah’a ve elçisine itaat edilmesini söyleyen ayetlerin kendilerine karşı delil gösterilmesini çok garip karşılarlar ve bu iddiayı yapanların Kuran’ı bilmediğini veya çekiştirdiğini kavrarlar. Kuran’ın takipçisi Müslümanlar’a göre, elçiden bize miras kalan ve elçinin bize miras olarak bırakmaya çalıştığı yegane kaynak Kuran’dır. Kuran yeterlidir, bizi ilgilendiren yegane vahiydir ve Peygamber’in başka bir kaynağı yazdırmaması da Kuran’ı yegane kaynak olarak bıraktığının delilidir. Hadis kitabı diye toplanmış kitaplar ve dini, Kuran ile Kuran’dan kat kat fazla hadisin şirketsel oluşumlarının bir neticesi olarak gösteren mezhepçi kitaplar; Peygamberimiz’e iftiralarla doludurlar. Kuran’ı tek kaynak kabul edip tüm bu kaynakları reddetmek, din adına tek otoriteyi Kuran’a (Allah’ın mesajına) vermek; hem mesajın sahibi Allah’a, hem mesajı getiren elçiye itaat etmek demektir. inşallah, bu izahlar, Allah’a itaati, Kuran’a itaati ve elçiye itaati ayırıp adeta din adına ayrı ayrı otoriteler varmış gibi gösterenlerin mesajın sahibini, mesajın kendisini ve mesajı getirip duyuran elçiyi birbirlerinden ayırmalarını önler. Mesajın sahibi Allah’la görüşemeyeceğimiz ve mesajı getiren elçi vefat ettiği için bize kalan mesajın kendisi olan Kuran’dır. Mesajla yetinmemiz ve mesaja güvenmemiz, sorunları çözmeye yetecektir.
Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?
29-Ankebut Suresi 51
kaynak ilk entrymde belirtmiş olduğum gibi
http://www.kurandakidin.c...ambere-itaat-ne-demektir/