+1
kemalizmin şanını unutma pnp
-Can Dündar
Peki, neydi o 'Ben öldükten sonra yazarsın' dedikleri?
Aslında ben öldükten sonra yazarsın dedikleri Zsa Gabor'un hatıratlarında yer alan (One Lifetime is Not Enough) adlı kitabında şu şekilde yazıyordu;
"…Açılan büyük bir kapının ardından içeriye girdim. Heyecandan kalbim deli gibi çarpıyordu. Mermer taşla döşenmiş yoldan geçerek bahçe içindeki eve doğru yöneldim. Çok büyük bir zeytin ağacı evin girişini gölgeliyordu. Hipnotize olmuştum. Üst kata çıktım. Atatürk el işlemesi geniş bir gürgen koltuğa oturmuştu. Arkası bana dönüktü. Yanındaki masa üzerinde duran nargilesini içiyordu. Kemal Atatürk, Tanrı’nın insanlığa ender gönderdiği bir kurtarıcı, politika ustası ve korkusuz bir savaşçıydı. O yarı insan yarı tanrıydı. Orta yaş döneminde dahi Atatürk’ün ciks aktiviteleri yakın çevresi tarafından biliniyordu. Bakırımsı kırmızı renkli kadife koltuğa- yanına- oturmamı söyledi. Büyülenmişçesine Atatürk’ün emrini yerine getirdim. Nargilesinin hortucunu bana doğru uzattı ve içmemi söyledi. Dumanı içime çektim. Diğer elinde tuttuğu rakıyı yudumlayarak içtim. Atatürk ile beraberliğimin bundan sonrasını ilk defa açıklıyorum. Dans eden dansözlerin odadan çıkmalarını istedi. ikimiz baş başa kalmıştık. Henüz 15 yaşındaydım. Çocuk denecek kadar genç sayılırdım. Atatürk 56 yaşında olgun bir erkekti. Buna rağmen ürküntü duymuyordum. Rakının verdiği sarhoşlukla olsa gerek kendimi rüyada hissediyordum. Atatürk’e bekâretimi verdim. Atatürk benim ilk erkeğimdi. Şeytani bir çekicilikle, benimle deliler gibi sevişti. O, genç bir kadının nasıl mutlu edileceğini çok iyi biliyordu. Atatürk, aklıma her geldiğinde onun tüm kadınları doyuma ulaştıracak gücü olduğunu düşünürüm. Atatürk, profesyonelce sevişen bir tanrı, bir kraldı.."