/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +6
    istemsizce halime gülüyordum ama kapıdan içeri girerken, kapının karşısındaki aynaya baktığımı hatırlıyorum. yüzüm sanki güneş yanığı olmuştu. içimden 10 bin kere falan kendime sakin olmamı söylemiştim ama mümkün değildi. sally tam babama sarılırken annem omzuma hafifçe vurdu ve kafasını sallayarak "vay vay vay baykuş efendiye bak sen" bakışı attı. zaten yerin dibindeydim. şimdi iyice magmaya girmiştim. babam ingilizceyi biliyor tabi "geç kızım salona rahatla" demişti. annem bayağı mutluydu. ben ise en son sally ile apartmana girerken konuşmuştum. beynimin ön lobu gitmişti. konuşamıyordum. neyse sally babamla konuşmaya başlamıştı ama ben dikiliyordum kapıda. annem "girsene içeri ya" dedi. birden ön lobuma kan hücum etmeye başladı ve "anne sadece 2 gün kalacak çok abartma istersen" dedim. annem de hemen "oğlum eve bir kız getirdin ! sen ve bir kız yan yanaydı. kıyamet yakın herhalde" dedi gülerek. ben artık nefes bile alamıyordum herhalde. aptal aptal salona geçtim. yüz ifademi görseniz otistik falan sanırdınız beni. üstümdeki giysilerle sanki suya girmiş gibiydim. acayip terlemiştim. sally ile babam bir şeyler konuşuyordu ama anlayamıyordum. evet beyler siz abarttığımı düşünebilirsiniz ama ben böyleyim işte ne yapayım ? utanıyorum abi. neyse sally'yi odama zütürdüm. dedim sen burada kalacaksın şimdi gel seni biraz gezdireyim dedim. en yakın düzgün avm'ye gittik. en yakın cevahirdi ama suriye işgal güçleri cevahiri işgal etmişti. ben de içimden kanyonda 1-2 saat oyalanırız hatta bir filme gideriz sonra ortaköy yaparız diye düşünüyordum. reina falan olabilirdi aklımda vardı birkaç yer ama boğazı sevmemesi mümkün değildi. yani geceyi boğazla kapatacaktım. neyse eşyaları bıraktık gittik tekrar arabaya kanyona gideceğiz. bizim apartmanın otoparkına giderken sally koluma girdi ve ben refleks olarak yukarı baktım. annem babamla bizi, benim odamdan izliyordu ve gülüyorlardı. o an alt dudağımı mideme indirmiştim. arabayı aldık kanyonda gezdik falan. dedim "filme gidebiliriz istersen" sally de bana "bence zamanımızı birlikte geçirelim" dedi. burger'a gittik bir şeyler yedik. d&r a falan baktık biraz. sonra gittik ortaköy'e. dedim burada yer bulunmaz en iyisi bebek'e geçelim diye düşündüm(sanki bebek'te çok yer var). sally camı açıp her yere bakıyordu. bazen fotoğraf çekiyordu. neyse bilenler bilir migros'un oraya park ettik arabayı çıktık yürüyüşe, bir mekan bulduk orada oturduk bir şeyler içtik. bana "boğaza bayıldım. burası mükemmel" dedi. ben de "evet çok güzeldir" dedim. öyle muhabbet ettik bütün gece sonra eve gittik. saat geç olmuştu. annem ve babam ortada yoklardı ama büyük ihtimalle bizim için kendi odalarına geçmişlerdi diye düşünüyordum. sally'yi yatırdım. yani ben değil kendisi yattı ama sadece iyi olup olmadığını merak etmiştim. etrafta benim yüzme madalyalarım vardı. hepsine baktı. hepsini ingilizceye çevirdim. çoğu altın ve gümüştü. odamda tv'de vardı. istersen izle dedim. menüyü ingilizceye çevirdim. şuradan otomatik kapanmaya ayarlayıp, kapatma derdi olmadan yatabilirsin dedim. ertesi gün mezuniyet günüydü. sabah kızı sarıyer tarafına zütürdüm. bu sefer de bebek-ortaköy tarafları olmazdı. kahvaltı ettik. sonra eve gittim hazırlandım ben. okula gittik. birkaç akraba daha ve arkadaşlarım gelmişti. abd'deki mezuniyetten tek farkı cübbemin siyah ağırlıklı kırmızı kenarlarıydı. hocalarla falan muhabbet ettik. dedim hocam böyle böyle. güldük falan. en son koçu gördüm. "koç!" diye seslendim hemen baktı ve "ooo baykus dönmüşsün. nasıldı amerika anlat bakayım" dedi. koça anlattım oradaki başarılarımı falan, tebrik etti. onunla da bayağı bir konuştuk. sonra tamamen ücretsiz yemek ve içecek bölümüne geçildi. arkadaşlarım, takım arkadaşlarımla uzun sohbet ettik. oradaki kızlara sally'yi tanıttım. tam bir ilgi odağıydı. bizim okulda ingilizceyi öğrenmeyen hiç kimse mezun olamazdı. herkes son derece akıcı konuşuyordu. sally istanbul'un en elit mekanlarını görmüştü. çok şaşkın olduğunu tahmin ediyordum. çok uzun bir mezuniyet programından sonra arkadaşlarımız ve sally ile birlikte yine boğaza, tepeden hakim bir yere gittik. çok pahalı ve elit bir mekandı. tepe kısmından ben bihaber yaşardım ama gerçekten fenaydı mekan. neyse çok eğlenceli bir akşamdan sonra yorgun argın eve döndük. sally hep arkadaşlarım hakkında sorular soruyordu, ilgiliydi ve mutluydu. ertesi gün onu ege bölgesine zütürecektim ve babamdan arabayı aldım. izmir'in denize kıyısı olan her yerini gezdik. siz o kadarını diyeyim. tam 5 günümüzü aldı izmir ve her gün 6-7 saat uyuyorduk. çünkü arabayla uzak mesafeler olabiliyordu ve birde geri dönüşü vardı. babama bunu net bir şekilde anlatmıştım. hiçbir hediye istemiyordum. ben amerika'dayken gönderdikleri parayı az harcamıştım. okul göndermişti zaten beni. geri dönüş parasını da okul karşılamıştı. "benzin parası benim mezuniyet hediyem olsun" demiştim o da ikna olmuştu. izmir'de geceleri alsancakta falan oturuyorduk. gündüzleri ilçeleri gezip, denize girip, geceleri merkeze dönüyorduk. kaldığımız yer çok pahalı değildi allah'tan. gezdiğimiz yerleri şöyle sayayım:foça, seferihisar, alaçatı, çeşme ve izmirin birkaç ilçesi daha ve bodrum. kaldığımız yerler çok pahalı değildi ama düzgün yerlerdi. bu turun bana olan maliyeti 3500-4000 lira arası bir şeydi ama sonuna kadar değmişti. zaten 0 masrafla 11 ay abd'deydim. babam biraz birikim falan yapmıştı. yani yetti o para bize. 13 günlük türkiye turundan sonra sally, abd'ye dönecekti. ailemle falan vedalaştılar. ben de onu havaalanına kadar zütürdüm. anneme havaalanına kadar gelmemelerini söyledim. onlarda anlayışla karşıladılar. sally'den 2.kez ayrılacaktım. bu sefer o gidiyordu ve bundan sonrası için plan yapmamıştık. sally'ye "şimdi ne olacak" dedim. o da "bilmiyorum" dedi. "bu bir ayrılık mı ?" diye sordum. "ben bunu kastetmemiştim" dedi. "peki neyi kastettin" dedim. cevap vermedi. sonra ben "mesafelerin aramıza girmesine izin mi vereceksin? bu kadar kolay mı? " dedim. o da "hayır kolay değil ! benim için kolay sanıyorsun ama değil !!" diye biraz bağırmıştı. "sorun ne o zaman?" diye sormuştum ama sorunun cevabını iyi biliyordum. sert amerikan milliyetçisi olan babasıydı. haklı çıkmıştım. babasını söylemişti. ben de en geç 1 ya da 1,5 ay sonra abd'ye dönebileceğimi ve michigan'da babası ile konuşabileceğimi ve onu ikna edebileceğimi, eğer ikna olmazsa babasından ayrı bir yaşam sürebileceğimizi söyledim. yaşadığımız şeyleri anlattım. benim için türkiye'ye gelmişti. bu hafif bir şey değildi. ve sally "seni bekliyor olacağım" dedi. ben de "irtibatı sakın koparma" dedim. birbirimize uzunca sarıldık. sarılırken bana "seni seviyorum" dedi. ben de "biliyorum" dedim. sonra birbirimize baktık. gözleri hafif sulanmıştı. sonra "her şey sana bağlı, tek yapman gereken bana izin vermen" dedim ve "seni seviyorum" diye ekledim. pasaport kontrolüne giderken o dolambaçlı yoldan bana bakıyordu. kontrolden geçti. son kez bana baktığında ona el salladım. o ise sadece baktı ve gitti.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster