1. 126.
    -1
    birgün kuzey limanlarında bir talath birliği demir attı ve komutan john eşliğinde koca bir birlik eski talath karargahına yerleşti , takrar tamirleri yaptı ve kraldan izinsiz talath adaya indi. bu haber kralın kulaklarına gelmişti , hiddet içinde kargılı asker birlikleriyle birlikte prens fighuan'ı talath süvarilerinin peşine göderdi. prens babasına ne yapması gerektiğini sorduğunda tek cevabı onları kovması olmuştu.feb asla sevmemişti talathlıları , onlar belaydı başına. geçen yıllarda yaşanan saygısızlıklar ve korsanların tağruzlarına karşılık feb yeni bir sayfa açmıştı hayata. bunun üzerine şehri terk etti prens ve kuzey yollarını izleyerek atını ırak ormanlardan geçirdi. peşindeki kargı birlikleri sıra sıra izledi prensi ve onun izinde doğu-batı arasındaki avşar yolundan geçti ve yol boyunca karşılaştıkları tekşey vahşi hayvanlar ve gizemli gezginler oldu.ama onlar at sürmeye devam ederek bir hafta içersinde sığ ovaları aşarak batı ormanlarına girdiler , ormandaki patikayı terkederek kuzey batıya tekrar at sürdüklerinde talath surları gözüküverdi ormanın dışında , ufukta. prens anlamsızca sur duvarlarına kadar geldi ve borusunu beyaz duvarların ardından üfledi. keskin gürültü uvarların arksına saklanmış karargaha öyle şiddetli gelmiştiki karargah şiddetle koca bir borazan üflettiler.
    ve bu cenk haberiydi , prens sinir içinde ordusunu peşine takarak surları dolandı ve kapıya geldi. atından inerek kapılara varıp o asil borusunu tekrar üfledi.ve onun peşi sıra kargılı askerlede çaldılar keçi boynuzu boruları... tellalların izinde prens karargaha seslendi "haksız ve izinsiz geldiğiniz topraklarınızı terketmenizi istiyoruz!!!". ve kapının arkasındaki gözcü kulelerinden talath'ın ak şapkasını giyen birkaç baş belirdi , rüzgarlı ama güneşli havada ağır kapı aralanarak içeriden bir elçi gönderildi. talath şapkasının altında iri bir vücuda sahipti , prense vararak "komutan john buraları terketmeyeceğini söylüyor! gidin ve bu toprakları rahat bırakın dedi!". prens duyduklarına şok olmuştu "bu topraklar talath ırzımın değil! bize aittir." demesiyle elçiye zaman bile bırakmadan ak kılıcını savurdu üzerine. elçi bir hamlede prensin ayak dibine yığılarak can vermişti. kargılı askerlerden sıra sıra yüksek bir nara koptu busefer. ama kapılar çabucak kapatıdı , gözcü kulesinden ateş açıldı. ateşe karşılık havada birkaç mırzak uçuşmuştu ama gerideki büyük at kişnemeleri ve düşenlerin ardında kalan toz bulutları vardı... bunun üzerine prens ve talath süvarileri sert bir savaşa tutuştular , ilk çarpışma karargahtan çıkıp hisara fırlıyan talathlılarla oldu. prens ve ordusu bu birlikleri önlerine katarak kapıya kadar çok az hasarla geldiler. talath süvarileri düştüğü sırada kapılar prens'in ikinci bir boru öttürmesiyle açılıverdi. talath'lılar ellerinde arbalet baş baş bekliyolardı kapının ardında ve karargahın önünde. aralarından çıkan komutan ilkönce kılıçlı talath süvarilerine baktı ve sert bir nara attı. talath süvarileri sevinç içinde bağırıştılar. komutan tekrar prense ve askelerine döndüğünde."sevgili prens ve ülkemizin varisi fighuan. bırakında bize ait olan sınırları koruyalım , karşılığında bu karargahı evimiz yapalım... "dedi ama sözü daha bitmemişti , kıza bir nefes çekip uzunca soludu ve diz çökerek prens'e saygı sundu."prens'imizin gelecekte yapacağı taht yarışında kendisine tüm desteğini verdiğimizi bilsin... " prens birden heycanlanmış ve geleceğini düşünmüştü , kardeşleriyle taht için yarışması ve babasının gözünde layık bir kral gibi gözükmeliydi... bir an tereddüte girdi arkasındaki askerlere geri çekilmelerini tembihliyen bir işaret yaparak talath'ın cesetlerini ezerek geriye çekildi."komudan john! bu konuyu babama tekrar danışıcağım... "... ve atlar tekrar koşturdu boydan boya adayı ve tekrar geçildi avşar yolundan agun tepesine tüm yolları. batı ormanlarında bir elde pala bir elde kamçı koşturuldu , nice hayvana karşı kargılar çekildi sırtlardan. neyseki haftalar sonra varıldı şehre ve prens doğruca kralın huzuruna getirildi. sarayın gök hutbesinde saf bir odaydı burası karşıda koca bir taht ve üzürende iri yarı bir kral oturmaktaydı. prens diz çökerek krala kendi hislerini saklayarak olanları anlattı. konuşmalar ve olaylarda biraz yalan payı eklenmişti onun tarafından. kral bu sözleri "hmm! , hum.." makarasınyla dinledi ve prense "oğlum!"dedi."gönlün ne yeğlerse onu yap. belki yarınlarda yeni kral olursun ve o gün tecrübenle çıkarsın tahta... " ve prensi odasından savdı...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster