-
201.
0Al 2. soruna cevapTümünü Göster
Muaz b. Cebel (ra) anlatıyor: Bir sabah Rasûlüllah (sav) sabah namazını kıldırmak için gelmedi (gecikti), neredeyse hepimiz güneşin doğmasına bakıyorduk (yani güneşin doğması çok yaklaşmıştı). Derken Rasûlüllah (sav) hızlıca çıkageldi ve namaza tesvib yaptı (yani namaz namaz, dedi). Namazı kıldırdı ve selam verince ‘saflarınızda olduğunuz gibi durun’ buyurdu, sonra bize karşı döndü ve şöyle dedi:
‘Sabahleyin beni namazdan alıkoyan şeyi size anlatacağım: Gece kalktım ve gücümün yettiği kadar namaz kıldım ve namazda uyuklamışım, uyanınca bir baktım ki en güzel şekil içerisinde Rabbim Azze ve Celle ile birlikteyim, Rabbim şöyle buyurdu:
“Ey muhafazid! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?”
Ben de:
“Bilmiyorum, Ey Rabbim.” dedim.
Rabbim:
“Ey muhafazid! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?” buyurdu.
Ben de:
“Bilmiyorum, Ey Rabbim.” dedim.
Bunun üzerine gördüm ki, el (keff)ini omuzlarım arasına koydu, parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim. (Semadaki) her şey bana tecelli etti ve onların hepsini bildim.
Bunun üzerine Rabbim yine:
“Ey muhafazid! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?” buyurdu.
“Keffâretler hakkında.” dedim.
“Keffaretler nedir?” buyurdu.
Ben de:
“Cemaatle namaz kılmak için cemaate (camiye) gitmek ve namazdan sonra yine namaz kılmak için mescidde oturmak ve zor anlarda dahi abdest uzuvlarını tam olarak yıkamak.” dedim.
Rabbim:
“Derecât nedir?” buyurdu.
Ben de:
“Yemek yedirmek, yumuşak söz söylemek ve insanlara gece uyurken (teheccüd) namazı kılmak.” dedim.
Bunun üzerine:
“iste!..” buyurdu.
Ben de:
“Allah’ım! Senden iyilikleri (hayratı) işlemeyi, kötülükleri (münkeratı) terk etmeyi, miskinleri sevmeyi, beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni, bir kavimde bir fitne murad ettiğinde, ben fitneye düşmeden beni vefat ettirmeni istiyorum ve Senden Senin sevgini, Seni seveni sevmeyi ve Senin sevgine beni ulaştıracak amelin sevgisini istiyorum.” dedim.
Bundan sonra Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “Bu haktır. Onları öğrenin ve öğretin.” (Ahmed b. Hanbel, 5/343).
Bu hadiste mânâsı sorulan; hadisin, Hz. Peygamberin, “Allah’ın el (keff)ini omuzlarımın arasına koyduğunu gördüm ve öyle ki parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim.” kısmının mânâsı ve buradaki “Allah’ın eli” ve “elin soğukluğu”nun hissedilmesi meselesidir. Bu ifadelerin yorumu yapılırken burada Allah’a “el” isnat edilmesi iki anlamda tevil edilmektedir:
a. Allah’ın kudreti ve Allah’ın takdiri;
b. Allah’ın nimeti, ikramı ve rahmeti.
“Allah’ın parmaklarının soğukluğu”ndan maksat da “Allah’ın ihsanın, ikram ve rahmetinin eserleri, tecellileri” olduğu şeklinde izah edilmektedir.
Hadisteki “omuz” ifadesinden de Hz. Peygamberin “kalb”i kastedilmektedir.
Buna göre hadisteki bu ifadelerin mânâsını:
“Allah, bana rahmet ve inamiyle, lütfuyle ve keremiyle semavatta tecelli eden kudretinin ve takdirinin eserlerini, bütün mülkünü bana gösterdi, kalbim nurlardı, tabiri caiz ise gözüm ve gönlüm iyice açıldı, kainattaki mahlukat ile gözüm arasıdaki perdeler aralandı, ben de onların hepsini gördüm, bilmediklerimi öğrendim. Böylece Rabbimin kudretinin ve mülkünün büyüklüğünü ve bana olan nimetlerini, ihsanlarını, lütuflarını ve ikramlarını kalbinde hissettim.”
şeklinde anlamak mümkümdür. (Bu konuda geniş bilgi için bakınız. ibnu Fûrek, Müşkilü’l-Hadis, 1985, s.77-85).
istersen devdıbını da getireyim -
-
1.
0hadisi bile büküyorsunuz lan :D yahudilerden farkınız yok. Allah yahudiler kelimelerin yerini değiştirdi diyor. siz de hadis şuydu hadis buydu diye elçiyi bile görmemiş adamın sıçtıklarına kılıf uydurmaya çalışıyorsunuz. adam zütünden uydurmuş işte. zütten çıkanı nasıl düzeltecen ? taktan düzgün bir şey çıkarabilir misin ? hayır.
hani hakla batılı ayırıyordunuz lan ? resmen batılı savunuyorsun at gibi. yukarda hadislerin neden uydurulduğunu yazan yazı da attım hala hadis şuydu hadis buydu. amma kalın kafalı çıktınız. ışid sizden sınıra etten duvar örse haklı aq.
-
1.
başlık yok! burası bom boş!