-
1.
+2Sıradan bir gün geçirmiştim, dağ evine doğru ilerliyordum. Elimde ince ve yamuk bir yay, 4 5 adet de okum vardı. Ormanda geyik avlayıp;bir kısmını evde depolayacak,bir kısmını da kasabada satacaktım. Annem yaşlı ve zor yürüdüğü için kardeşlerime de ben bakıyordum. Babam 3 yıl önce nehir savaşında ölmüştü ve cesedini bile bulamamıştık. Hayat beni zorluyordu, tüm zorluklara katlanmalıydım.
iri gövdeli ağaca vardığım an bataklıklardan bağırış sesleri duydum.O tarafa doğru ilerledim ve bataklığa bulanmış bir kurt yavrusu ve köşesinde bekleyen vahşi tilkiler onun ölmesini dört gözle bekliyordu. Kurt ne kadar yavru olsa da,dişleri keskin ve gözleri buz gibiydi. Karanlık çökmeden hemen atımın üstündeki çuvalı aldım ve kurdu içine dikkatlice koydum.2 saat yolculuğun ardından eve vardım. Kurdu ahıra zütürdüm. Evdekilere bu durumu sonra izah edecektim. Annem: " birşey avladın mı?" dedi,ben de: "birkaç tavşan avlaya bildim"diye karşılık verdim. Tavşanları getirip temizledik, sonra güzel bir şekilde pişirdik ve birazını yavru kurda ayırdım. Annem ve kardeşlerim fark etmesin diye onu ahır boşluğuna koymuştum. Sonra "Ben hava almaya gidiyorum, yemek masasını dizin geliyorum" dedim.Et parçalarını alıp ahıra girdiğim an ineklerin çılgına döndüğünü gördüm. Onların önüne biraz yem koyup sakinleşmelerini sağladım, kurt ise hiç ses çıkarmıyor ve karanlık kuytuda gözlerinin parladığını görüyordum.Onu ay ışığına doğru taşıdım ve önüne etleri yığdım. Nazlı nazlı yese de karnını doyurdum. Utancından kafasını yukarı kaldırmaya çekiniyordu. Kafasını okşadım ve bana biraz hırladı, fazla rahatsız etmeden eve çekildim ve yemeğimi yiyip doğruca odama çekildim. Odamda hayvanlarla ilgili birkaç kitap buldum. Kurtlar büyütülmesi zor ama başarırsam ileride 10 insanın aynı an da avlayamıyacağı kadar av yakalayabileceği yazıyordu. Sahibini her kötülükten korur ve gözünü kırpmadan emrimle ölebilirmiş.Pek inandırıcı gelmese de onu en azından salana kadar besleyecektim. Yatağa çekildim ve güneş doğana kadar yattım.
Sabah olmuştu;ahırdan "auvvvv" diye bir ses yükseliyordu. Annem korkmuş bir şekilde odama girip "Uyan oğlum! Ahırın yakınında kurt uluyor.Çabuk kap okunu, uzaklaştır şunu!" ben de "anne endişe etme, çocukları al ve kapıyı kilitle" dedim. Uluyan kurt bizim yavruydu.Bir yavru kurt nasıl olur da bu kadar ürkütücü ses çıkarabilir? Ahıra girdim ve kurdun kendi etrafında döndüğünü, içerde sıkıntıdan patlamak üzere olduğunu anladım.Onu sakinleştirdim ve bizimkilere "Kurt sürüsü domuz avlıyor, korkacak birşey yok, burayı da yoklayıp gitmişler"dedim. Kahvaltımı yapıp kurdu nehire doğru zütürdüm. Biraz aşağıdaki kestirmede çoban ve köpekleri ve 200 baş koyun ve birkaç inek otluyordu. Onlara rahatsızlık vermeyiyim dedim;ormanın içine daldım. Hava rüzgarlıydı. Ağaçlar beşik gibi sallanıyordu ve biraz tehlikeli olabilirdi. Kalın kütüğün içi oyuktu, kurdu aldım ve içinde rüzgarın dinmesini bekledim. Rüzgar birkaç saate dindi ve nehire doğru yola koyuldum. Sonunda nehire varmıştık, nehirde sakladığım olta ve yemleri çıkarıp balık avlayacaktım. Kurt mız mızlanıyordu.Onu yatıştırayım derken ileriden 3 tane adam bize doğru geliyordu. Normalde hiç nehirde çoban ve çocuklardan başka birine rastlamam.Bir anlık endişeyle elimi yayıma attım, bugün atımı getirmemiştim, uzaklaşamıyacağımı bildiğim için ben de adamlara doğru yürüdüm. Adamların bellerinde kılıçlar ve bıçaklar vardı. Kurdu geride bırakmıştım.Oku yaya geçirdim ve adamların bana hızlıca koşmalarından sonra oku en öndeki adama doğru fırlatdım. Iskalamıştım,dilim tutulmuştu ve tir tir titriyordum. Adamlar gittikçe yaklaşıyordu ama ben daha oku yaya yerleştiremiyordum. Zorda olsa ikinci oku da yerleştirdim ve nefesimi tutup ortadaki adama fırlattım.Ok adamın omuzuna çarpıp geçti. Adam duraksadı ve ben de geri çekilmeye karar verdim. Korkumdan yayı yere atıp ormana doğru kaçmaya başladım. Adamlar halen daha takipteydi, kurdu unuttuğumu anladım ama kurt bir anda onumde beliri verdi. Hayvan tüm herşeyi önceden sezmiş ve hareket etmiş. Kurt yavru olsada normal bir köpek boyutundaydı. Kayaların köşesine pusmuştu.Ben onu ordan çıkarmaya fırsat bulamıcağımı bildiğim için koşmaya devam ettim. Adamların kurdun varlığından haberi yoktur diye düşündüm ve ormana vardım. Arkamı döndüğümde adamların peşimi bıraktığını anladım. Daire yapıp tekrar nehire taraf indim. Nehirin kıyısını gözledim ve hiçkimsenin olmadığını saptadım. Elime yumruk büyüklüğünde bir taş alıp sessizce köşeden ilerledim.Yay ve oklar bıraktığım yerde duruyordu. ikisini de alıp kurdun bulunduğu yere doğru gittim. Tüm felaket burda başlıyordu işte! Adamlardan birinin elbisesi yerde parçalanmış şekilde duruyor, biraz daha ileri gittiğimde adamın cesediyle karşılaştım. Kesin bir yara saptamadığımı dşünürken adamın boynunun yanının parçalanmış olduğunu gördüm. Diğer iki adamın hala buralarda olabileceğini düşündüm ve yerdeki kılıcı alıp sessizce ilerledim.100 metre kadar ilerlediğimde diğer 2 adama rastladım. Biri hala yaşıyordu, öteki de kan kaybından ölmüştü. Yaralı adamın yanına yaklaştım ve bana "buna pişman olacaksın! Diğerleri sizi elbet bulur!" dedi ve benden kılıcı boğazına saplamamı istedi.Ben de zor da olsa bu kötü adamın isteğine boyun eğdim ve onu oracıkta infaz ettim. Bunca şeyin verdiği şaşkınlık ve yorgunlukla olduğum yere yığılı verdim. Bayılmışım;uyandığım da güneş tepemize vuruyordu, sağıma kafamı çevirdiğim an kurdun hemen yanımda oturduğunu gördüm. Dilini dışarı atmış ve pek rahat gibi değildi. Kendimi toparladım ve cesetleri nehire doğru taşıdım.Tek birşey bile yağmalamadım. Tüm eşyalarıyla birlikte onları azgın sulara salıverdim. Gidip oltayı yokladım, büyük bir sazan ve birkaç balık takılmıştı. Ateş yapacak şeyler aradım ama bulamadım. Balıkları temizleyip yaprakla birlikte çiğ çiğ yemeye başladım. Kurda doğru uzatdım ama tiksinir bir şekilde geri çekildi. Daha yapacak çok şey vardı. Para kazanmam gerekti ve o gün hayatımın dönüm noktasıydı.
başlık yok! burası bom boş!