/i/Ben

Kendini ifade et !
  1. 301.
    +1 -1
    Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar. (1933, Cumhuriyet Bayramı açılış konuşmasından)

    Benim elime büyük yetki ve güç geçerse ben sosyâl hayatımızda istenilen inkılabı bir anda bir coup ile yapacağımı zannederdim. Zîrâ ben, bâzıları gibi halkı ve ulemayı yavaş yavaş benim görüşlerimin derecesinde görmeye ve düşündürmeye alıştırmak suretiyle bu işin yapılabileceğini kabul etmiyorum ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor. Ben, bu kadar yıllık yüksek öğrenim gördükten, sosyal ve uygar hayatı inceledikten sonra neden halk seviyesine ineyim? Onları kendi seviyeme çıkarırım. Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar; şu da var ki bu konuda incelemeye değer bâzı noktalar var; bunları iyice kararlaştırmadan işe başlarsak hata olur.

    Benim naçiz vücudum elbet birgün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

    "Âhiren Kur'ân'ın tercüme edilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak Türkçeye tercüme ediliyor. muhafazid'in hayatına âit bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim. Halk, tekerrür etmekte olan bir şeyin mevcut olduğuna ve din ricâlinin derdinin ancak kendi karınlarını doyurup başka bir işleri olmadığını bilsinler."

    "Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar." (1933, Cumhuriyet Bayramı açılış konuşmasından.)

    Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncede yükselip olgunlaşması, Hıristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve insanların, şimdiye kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyen zararlı tohumları yok etmeye karar vermesi gibi şartların gerçekleşmesini gerektiren «birleşik bir dünya devleti» kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz. Türkiye'ye musallat olmamak şartıyla, hilâfetçileri ve Panislâmizm taraftarlarını memnun etmek için, bu tasavvur ve tahayyül bir dereceye kadar bizde de tasvir edilmişti. ...

    'Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gâyesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asrî, bütün mânâ ve eşkaliyle medenî bir hey'et-i içtimâiye haline is'al etmektir. inkılâbımızın umde-i asliyesi budur. Bu hakikati kabul edemeyen zihniyetleri târumâr etmek zarûrîdir. Şimdiye kadar milletin dimağını paslandıran, uyuşturan bu zihniyette bulunanlar olmuştur. Herhâlde zihniyetlerde mevcut hurâfeler kâmilen tard olunacaktır. Onlar çıkarılmadıkça dimağa hakikat nurları infaz etmek imkânsızdır.
    Türk'ün ata yurduna ve Türk'ün istiklâline tecâvüz edenler kimler olursa olsunlar, onlara bütün milletçe müsellâhâne mukabele ve onlarla bücadele eylemek icap ediyordu. Bu mühim kararın bütün icâbât ve zarûrîyâtını ilk günde izhar ve ifade etmek, elbet musip olmazdı. Tatbikatı birtakım safhalara ayırmak, vak'a-yı hadisattan istifade ederek milletin hissayatı ve efkârını hazırlamak ve kademe kademe yürüyerek hedefe vâsıl olmaya çalışmak lâzım geliyordu.
    Tezâhür eden millî mücadele, haricî istilâya karşı vatanın kurtuluşunu yegâne hedef saydığı hâlde, bu millî mücâdelenin muvaffâkiyete erdikçe safha safha bugünkü devre kadar »millî hâkimiyet« idaresinin bütün esaslarını ve şekillerini tahakkuk ettirmesi, tarinin tabii, zarûrî ve önüne geçilmez icaplarındandı.
    Bu mukadder tarih yürüyüşünü an'anevî itiyatlarıyla derhâl ihtisas eden hânedan, millî mücadelenin amansız hasmı oldu. Tarihin bu mukadder seyrini ilk anda ben de müşahade ve ihtisas ettim. Fakat nihayete kadar şâmil olan bu ihtisaslarımızı ilk anda kâmilen izhar ve ifade edemedik. Müstakbel ihtimaller üzerinde fazla beyânât giriştiğimiz hakîkî ve maddî mücadeleye hayâlât mahiyetini verebilirdi. Hâricî tehlikenin yakın tesirleri karşısında müteessir olanlar arasında an'anelerine, fikrî kabiliyetlerine ve ruhî hâletlerine mugayir olan muhtemel tahavvülâttan ürkeceklerin ilk anda mukavemetlerini tahrik edebilirdi. Muvaffakiyet için ameli ve emin yol, her safhayı vakti geldikçe tatbik etmekti… Milletin inkişâfı ve yükselmesi için selâmet yolu bu idi. Ben de böyle hareket ettim. Ancak bu amelî ve emin muvaffâkiyet yolu, yakın mesâi arkadaşım olarak tanınmış zevattan bâzılarıyla aramızda zaman zaman içtihâdâtta, muâmelâtta, icraatta esaslı ve tâlî birtakım ihtilâflar, iğbirarlar ve hattâ iftirakların da sebebi ve izahı olmuştur. Millî mücadeleyle beraber başlayan yolculuklardan bazıları, millî hayatın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlarına kadar gelen tekâmüllerinde kendi fikir ve ruhlarının ihâtası hudûdu bittikçe bana mukavemet ve muhalefete geçmişlerdir.
    …Bu sözlerimi hulâsâ etmek lâzım gelirse diyebilirim ki ben, milletin vicdânında ve istikbâlinde ihtisas ettiğim büyük tekâmül istidâdını bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak sıraları geldikçe bütün içtimâî hey'etimize tatbik ettirmek mecburiyetinde idim."

    Âcizler için imkansız, korkaklar için müthiş gözüken şeyler kahramanlar için idealdir.

    Amaç sadece kazanmaksa savaşta; hiçbir taraf yoktur ki kaybettim desin... Kaybetmek de bir erdemdir sadece bunu onurlu olarak kabul edebilmelisin.

    Gör de bak Atam uğruna aile bile kurmadığın gençleri gör istedim. Seni istemiyorlar. Küfür ediyorlar sana. Düşüncene, ideallerine, ilkelerine ve devrimlerine küfrediyorlar.Sen ölüm döşeğindeyken bile dilimiz, milletimiz için çırpınırken bunlar zütlerini yayarak hizmet denilen şeyin anldıbını bile bilmiyorlar.

    Azınlık kalan bizler artık bunlardan utanmaktayız. Utanıyorum sizlerden.

    Ama bu öğretilerini çocuklarıma, torunlarıma aktaracağım.Sen hiçbir zaman ölmeyeceksin atam. Düşüncelerin her zaman aklımızın bir köşesinde kalacak. Senin uğruna can vermeye göze aldığın bu vatanı elden bırakmayacağız.

    Yine üzülüyorum. Bunlar gibi vatan hainlerini gördükçe ağlayasım geliyor ama içimden bir ses haykırarak ''Ne Mutlu Türk'üm Diyene!'' dememi istiyor.

    Ve bana istediğinizi diyin. ister Ataya tapıyor diyin. Faşist diyin bana. Göreyim ne kadar hain olduğunuzu. Aslında Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur lafı tamamen uydurma veya hata üzerine denmiş bir sözmüş bunu anladım. Aslında Türk'ün Türk'ten başka düşmanı yokmuş. Bunu tarihe bakınca görmemek elde değil ama değiştik sandım. Demek ki hala aynıymışız tek değişen bedenlerimizmiş.

    Ne Mutlu Türk'üm Diyene.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      okumadım çok uzun özet geç geçmesende olur sevmek zorunda değilim iyi günler.
      ···
      1. 1.
        0
        Okumassan sen kaybedersin. Sana bir düşünceyi kabul ettiremem. Doğruyu bulmak her zaman zordur.

        Sana zorla sev diyen yok ama saygı duymalısın.O senin şuanda yaşadığın Cumhuriyetin kurucusu ve ilk öğretmenidir.
        ···
   tümünü göster