+2
anlamak istiyordum. anlamak için her şeyimi verebilirdim, geri dönüşüm yoktu artık.
yaklaşık bir hafta boyunca normal hayatıma devam ettim. deniz de aynı oyunu oynuyordu, bir şeylerden şüphelendiyse bile kesinlikle belli etmiyordu. iyi bir oyuncu olduğunu biliyordum zaten... 1 hafta sonunda aramızdaki sessizliği bozacak bir hamle geldi deniz'den.
- aykut benim televizyonun uydu alıcısında sorun var galiba. bugün gelip bakabilir misin?
bakabilir miyim? bakabilirdim elbette. soğukkanlı bir katil olmasaydın eğer...
- şey, bugün işim var aslında biraz. başka bir zaman baksam?
- yarın?
kurtuluşum yoktu bu pislikten.
- pekala yarın olur.
içeriye bir grup müşterinin girmesiyle bir süreliğine kurtuldum deniz'den.
o gece, tüm bu olanları düşünmek adına yatağıma uzandım, son bir haftadır hep yaptığım gibi. deniz'in beni evine davet etmesi temkinli hareketlerimi alt üst etmişti. eninde sonunda gidecektim şeklinde düşünürken ne kadar haklı olduğumu kanıtlarcasına telefonum çalmaya başladı.
- aykut?
deniz'di bu, sesi ağlamaklı geliyordu.
- noldu deniz, iyi misin?
- çok kötüyüm, hemen gelebilir misin?
bu işte bir pislik vardı. lakin, hayır gelemem çünkü sen bir katilsin diyemezdin deniz'e...
- ne oldu söyle?
- gelmen lazım.
evet, gidecektim... bugün belki de hayatımın son günü olacaktı ama gidecektim yine de. sıkılmıştım artık bu oyundan, ne olacaksa olacaktı.
artık plan yapmaya gerek yoktu, işler deniz'in istediği gibi yürüyecekti ne de olsa. korkmuyordum garip bir şekilde, hissettiğim en baskın duygu meraktı. deniz'in evine vardım ve kapısını çaldım, kimbilir kaç kişinin son gördüğü ev olmuştu burası?