/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 326.
    +6
    #
    -bi yanlışlık olmasın. dedim zarfı çocuğa göstererek.
    -yok abi, ahmet abi aradı az önce, o ne dediyse onu yaptım. dedi sırıtarak.
    -eyvallah. kardeşim diyerek arabaya doğru döndüm geri.
    mutlu olmuştum amk.
    "adamsın ahmet abi" dedim içimden.
    arabaya bindim.
    son bir engelim daha vardı.
    araba için haluk abi'yi aramam lazımdı.
    cebimden telefonu çıkarttım ve aradım haluk abi'yi.
    -söyle genç. diyerek açtı telefonu.
    -napıyorsun abi. dedim
    -iyidir, çok güzel bir hanımefendiyle yemek yiyorum. dedi yavşak yavşak.
    -iyi abi, çok tutmiyim o zaman seni, ben istanbul'a gidiyorum da arabayı napiyim diye soracaktım sana. dedim
    -hatun işi mi. dedi
    -yok abi. dedim
    -hadi hadi, bırak bu işleri, anlarız genç adamın halinden, zütür arabayı, bak keyfine, boş da dönme çok kızarım. dedi aynı yavşak gülümsemeyle.
    -eyvallah. abi diyerek mevzuyu daha fazla uzatmadım
    arabaya bindim ve bastım gaza.
    belki de bir daha göremeyeceğim çanakkale'ye, kordon'a son kez baktım uzun uzun.
    çıktım bursa yoluna.
    ağzımda sigara,
    radyo'da irem derici sürüyordum istanbul'a.
    garip bir şekilde sevdiğim insanları arkamda bırakıyor olmama rağmen mutluydum lan beyler,
    garip bi mutluluk vardı içimde anlam veremediğim.
    yalova'ya gelmiştim.
    feribot iskelesine girdim.
    sıra yoktu, gelen ilk feribota bindim.
    biraz sonra hareket etti feribot.
    yukarı çıktım.
    1 tane sosisli aldım kendime, kesmedi 2. yi de aldım.
    karınımı da doyurmuştum.
    dışarı çıktım.
    rüzgar sert sert vuruyordu yüzüme.
    sigaranın yarısını ben, yarısını da rüzgar içiyordu.
    derken geçtik karşıya.
    gebze'de indik feribottan.
    tabelalara baka baka gidiyordum istanbul'a doğru.
    telefonun navigasyonunu hiç kapatmadım yol boyunca.
    akşam 9 olmuştu ki geldim kadıköy'e.
    her yerde insanlar vardı.
    elimdeki kağıt parçasında "suadiye" yazıyordu.
    sora sora orayı da buldum.
    cadde diye bi yeri tarif ediyorlardı.
    sonunda çıktım o meşhur caddeye.
    bir ucundan bir ucuna kadar gittim yoğun trafikte ağır ağır.
    bağdat caddesi dedikleri bu cadde resmen çanakkale kadardı.
    tıklım tıklım insan kaynıyordu.
    aradığım sokağın tabelasını görünce zınk diye durdum yolun en sağında.
    arkamdaki taksi kornaya basıyordu.
    2 dk durdurmadı beni orda pekekent.
    sokağa giriş ters yöndü,
    ilerden dolanıp arka taraftan girmek lazımdı.
    öyle da yaptım.
    ···
   tümünü göster