-
1.
+9çok sevmiştim. samsun'da kuzenimin doğum günü partisinde içerken yanımdaki kız "28 yaşında" bana sırnaşıyordu oysa ki bilmiyor 20 yaşındayım ve ben masa altından ona mesaj atıyordum. Elimde çok güzel bir fırsat var yiyiş kızla gib oooh tatildesin zaten diyorum ama kalbim izin vermiyordu. şiirle arasının pek iyi olmadığını söylemişti bana ve bulduğum d&r'dan bir turgut uyar kitabı almıştım ona. tahmin edebileceğiniz gibi "göğe bakma durağı" idi. turgut uyar'ın en sevdiğim kitabıdır. aldığım dakikada kitabın ilgili bölümü açıp "ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım" kısmını fosforlu mavi ile boyayıp çok abartısı olmayan bir hediye paketi yaptırdım. memlekete döndüğümde ona hediye aldığımı söyledim ve aldığım tepki gerçekten inanılmazdı. o kadar sevinmişti ki içimden dedim " bu sefer turnayı vurdun gözünden." 1 hafta sonra kahve içmeye davet ettiğimde "gerek yok" cevabını aldım ve haliyle çöktüm. ulan dıbına kodumun kızı madem istemiyorsun konuşmak. madem sevmiyorsun, madem görmek istemiyorsun neden onca ay her dakika her saniye konuştun benimle ? çocuk muyum ben ? emrah serbes'in de 3 kitabını almıştım ekgib olan. "hikayem paramparça" kitabını bir arkadaşıma vermiştim ve tabii ki bununla arkadaştı o da. okurken elinde görmüş ve okumak istemiş. kapağını açtığında benim olduğunu anlamış. bana "kitabın bende ne zaman vereyim" diye bir mesaj attı ve şöyle dedim. kitabın 49. hikayesini ve 95.sayfasını açıp oku dedim. (tabi bu arada nasıl olduğumu felan soruyor daha 3 gün öncesine kadar hiçbir şey olmadı ya aq.)
o bölümde şöyle yazar ;
"sonra bir gece saat ikide, alkollüyken telefon açıp bağıra çağıra dökeceksin içindeki bütün zehri. ama benim kafam o an yazdığım şeyin zehriyle dolu olduğundan senin zehrinden etkilenmeyeceğim ve diyeceğim ki, “yarın akşamüstü bir kahve içmeye ne dersin?” ve sen de diyeceksin ki, “yarın akşamüstü gelip seni bıçaklamama ne dersin bencil bin? bip bip bip biiiip…” her neyse. dışarıda kahve içmekten nefret ederim zaten, evde yeterince içiyorum. kahve içelim dememin nedeni, bira içip duygusallaştıktan sonra aynı döngüye tekrar başlamaktan korkuyor olmam. sonuçta bir gün, o kahveyi barış içinde içeceğiz, havadan sudan konuşacağız, herkesin herkessiz yapabileceğini bildiğimizden (tezer özlü ne güzel kadın); kendimizle, o ana kadar ki bütün aptallıklarımızla dalga geçebileceğiz ve en sonunda, “ne güzel böyle, bunu her zaman yapalım,” diyeceğiz.
masaya gelen, donmuş sümüğü üst dudağına yapışık çocuktan selpak ve bu işi sadece hayır için yaptığını iddia eden adamdan tükenmez kalem alacağız. selpak mı kalem mi diye soracağım. tabii ki de kalemi seçeceksin. sonra aramızdaki sessiz anlaşmaya uyarak, bir daha bu kahve faslını hiç tekrarlamayacağımızı bilerek, ayrı yönlere gideceğiz."
bunu okuduktan sonra kafamda bitirdiğimi anladı ve onu sevdiğimi zaten biliyordu. bana yüzüme küfredermiş gibi "yolda görünce selam veremeyecek miyim ? komik bir şey bulduğumda paylaşamayacak mıyım ?" dedi. oyuncağın mıyım ben senin be aqdumun kızı ?
22 kasım günü galatasarayımın dortdmundla maçının olduğu güne sözleştik. akşam 4 yeriz bir de bundan gibtir yeriz ve hayatım eskisinden daha beter olur belki ölürüm aq dedim içimden.
öğlen 3'te onu aldıktan sonra memleketimin gibik bir pastahane/kafe tarzı bir yerine gittik. en uç masaya oturduk ve ikişer kahve söyledik. karşıma aldım ve konuşmaya başladım.
"ben belki mükemmel bi adam değilim ama seni mükemmel sevdim. sen yoluma taş koydun ben yine de direndim. arkadaş olarak görüyorum dedin sesimi çıkarmadım her şeye eyvallah dedim ama aldığım hediyeyi bari kabul et lan" dedim. o an için öyle bir sessizlik oluştu ki bir hıçkırık sesi duydum ve ağladığını gördüm. kitabın kapağını açtığında kitap ayracının maviyle boyadığım kısmını gördüğünde ise hıçkırıkları ağlamaya döndü. ne yaptım lan ben dedim kendi kendime ? ne yaptın olm sen ? bu kadar mı gurursuzsun ?
5 dakika sonra geldi ve kahvesinden bir yudum aldı. bak dedim bu beni son görüşün. ben her şeye eyvallah dedim şu saatten sonra da benim için hep burada kalacaksın(kalbi göstererek) 40 yıl hatrım kalacak ya sadece ona üzülüyorum dedim. 1.5 saat boyunca hep gözlerinin içine baktım bir defa bile gözümü kırpmadım ama o kocaman saat diliminde topu topu 4 sn gözlerimin içine bakabildi. kendimi bulduğum ilk efese atıp yüksek bir yerlere çıktığımda verdiği kitabın kapağını açtım ve şu yazı geldi karşıma "her şey için teşekkür ederim, ***"
o an önümde 2 seçenek vardı. atla lan ne olacaksa olsun dıbına koyim dedim kendi kendime ve sonra düşündüm. annemi, babamı, kardeşlerimi... değer miydi be ? değer miydi ? değmedi de...
gelenlere "iyi ki geldiniz dıbına koyim geçin şöyle" dediğim gibi gidenlerin arkasından da "eyvallah" diyorum o zamandan beri. siz siz olun içinizde biriktirmeyin hacı abiler.
http://www.rainymood.com/
https://www.youtube.com/watch?v=5rwlxwj8rv8
Bu arada geçmiş senelerde yazdığım ve adına bakıp aldanan bir çok insanın ters köşe olduğu içinde bin bir türlü duyguyu barındıran hikayem (bkz: tatilde izmitte gibtigim kız)
başlık yok! burası bom boş!