+1
Haber spikeri özetleri sürdürdü: "Bu arada, Iowa eyaletindeki Council Bluffs kenti üzerine çöken kara trajedi bulutlan henüz dağılmış değil, sevgili izleyiciler... Kurtarma çalışmalarına katılan ikiyüzü aşkın kişi tüm yorgunluklarına karşın umutlarını yitirmeksizin büyük uğraş veriyorlar. iki gün önce ayağı kayarak kuyuya düşen Elbert Haggedorn'u kurtarma çabaları yoğun biçimde sürüyor. Önümüzdeki hafta yüz-üç yaşına basacak olan Elbert - "
"Daha az sıkıcı bir izlence yok muydu acaba?" diye fısıldadı karısına.
"Kes sesini!" diye bağışlamaz bir sesle bağırdı büyükbaba. "Televizyon izlerken ağzını açıp konuşanı hiç acımaz, keserim mirasımdan!"
Ardından yumuşak, ağlamaklı bir sesle sözlerini sürdürdü: "Indianapolis Yarış Pistinde kareli bayrak son kez havalandığında büyükbabanız da artık Bilinmez Öteki Dünya için son hazırlıklarını tamamlamakta olacak... "
Duygusal bir abartmayla göğüs geçirdi. Mirasçılar grubu ise en küçük bir ses bile çıkartmamak için dikkatlerini daha bir yoğunlaştırdılar. Sesi değil, soluğu da kesilmişti denebilirdi herkesin.
Aslına bakılırsa, Bilinmez Öteki Dünya için hazırlıklar konusu günde elli kez yinelenmeğe başlayalı, etkisini oldukça yitirmiş gibiydi...
Haber spikeri özetleri sürdürdü: "Wyandotte Üniversitesi rektörü Dr. Brainard Keyes Bullard, yeryüzünde bugün yaşanılan güç dönemin genelde insanın kendi doğasına ilişkin bilgeliğinin fiziksel dünyaya ilişkin bilgilerinin gerisinde kalmış olmasından soyutlanamayacağını söyledi."
"Hadi canım sen de! Yüz yıl öncesinden söylemiştim ben bu işlerin sonunda nereye varacağını!" diye yüksek sesle bağırdı Büyükbaba Schwartz.
"... Bu gece Şikago Doğum Hastanesinde özel bir kutlama düzenlendi. Şenliğin baş konuğu ise, bu sabah olağan doğumla dünyaya gelen küçük Lowell W. Hitz. Hastane kayıtlarına göre, sevgili Lowell burada yaşama gözlerini açan yirmibeş milyonuncu yurttaşımız oluyor... "
Ekrandaki görüntüde, kollarını bacaklarını elinden geldiğince canla başla sallamağa çalışan Hitz bebeği görüldü.
"Hadi canım sen de," diye fısıldadı Lou karısına, "Yüz yıl öncesinden söylemiştim ben -"
"Beni sağır mı sanıyorsun sen!" diye yayından kurtulmuş zemberek gibi fırladı yerinden Büyükbaba Schwartz. Öfkeyle televizyonun düğmesini çevirip, kapadı. Korkudan donup kalmış mirasçılar boş ekrana bakakaldılar. "Hey, sen oradaki, genç adam!"
"Kötü birşey söylemek istememiştim efendim," diye kekeledi Lou.
"Git vasiyetnamemi getir. Nerede olduğunu biliyorsun. Zaten hepiniz biliyorsunuz. Git, getir şu dakika. Hadi davran!"
Lou aptalca bir yüzle başını salladı, yerinden kalkıp koridora geçti. Schwartz'ların dairesindeki tek özel odaya girerek, yatağın başucuna yöneldi. Evdeki öteki odalar, televizyonun durduğu oturma odası ile, bir zamanlar yemek alanı olarak tasarlanmış geniş bir koridor ve ucundaki duşlu tuvaletten oluşuyordu. Koridorun öteki ucunda ise mutfak yer alıyordu. Şuraya buraya serilmiş altı döşek ile dört uyku tulumu koridoru doldurmağa yetmişti. Oturma odasındaki gündüz yatağı ise, büyükbabanın o gün için gözdesi kimse kendisi ve eşine ayrılıyordu.
Vasiyetnameyi yatağın başucundaki çekmeceden aldı. Yüzlerce, belki binlerce eklenti, silinti, suçlama, yeni koşullar, uyarılar ve öğütlerle karalanmış, yıpranmış bir belgeydi bu. Büyükbabasının tuttuğu elli yıllık bir günce gözüyle bile bakılabilirdi. iki sayfacık içinde artık çözülemez bir yoğunluğa erişilmişti. Lou bugün yaşantısında on birinci kez mirastan yoksun bırakılacak. Payına düşenin belgeye yeniden yazılması için belki de en az altı ay kusursuz davranışıyla kendisini kanıtlaması gerekecekti.
"Çabuk ol, genç adam!" diye içerden bağırdı Büyükbaba.
"Geliyorum, efendim." Lou hızla oturma odasına yöneldi. Vasiyetnameyi Büyükbaba'ya uzattı.
"Kalem verin," diye gürledi Büyükbaba Schwartz. Aynı anda tam onbir kalem birden uzatılmıştı kendisine. Öteki çiftler umutla kendi aralarında yarışmağa başlamışlardı bile.
"Senin kalemin mürekkep damlatır!" diye elinin tersiyle itti Lou'nun uzattığı kalemi Büyükbaba. "Ah, işte aradığım kalemi buldum." Willy'nin uzattığı kalemi seçmişti. Yeni gözdenin kim olacağı yolundaki ipucuydu bu. Willy -- yani Lou'nun babası.
Yüz kırk iki yıldır dünyayı eskitmesine karşın Lou'dan bir gün bile yaşlı göstermeyen Willy'nin mutluluğu yüzünden okunuyordu. Kaçamak gözlerle gündüz yatağına baktı. Burası artık onlarındı. Lou ve Emerald koridora taşınmak zorunda kalacaktı. Üstelik koridorda da en kötü basamaktan, tuvaletin hemen kapı dibinden yeniden başlamak zorundaydılar.
Tümünü Göster