+3
merdivenden aşağı çığlık çığlığa koşarken bu sefer bi öncekinde yaptığımız gibi sağ taraftan değil sol taraftan döndük.
'o' dilayı diri diri yedikten sonra peşimize düşecekti. ama zaman kazanmıştık. gittiğimiz yolun çıkmaz bir yol olmaması için dua ediyorduk.
artık o'nu göremiyorduk arkamıza baktığımızda. ama hala korkudan koşuyorduk. sanırım izimizi kaybettirmiştik.
elif: sen nasıl bir huur çocuğusun?
arif: elif bana kızgın olmanızı anlıyorum ama ordan başka türlü çıkamazdık. birinin kendini feda etmesi lazımdı diğerlerinin çıkabilmesi için.
ben: neden sen kendini feda etmedin o zaman? kes sesini haksızsın. güvenli bir yere varınca konuşucağız bunları arif. yanına kalmıcak yaptıkların.
arif: sen kendini ne sanıyorsun? hepinizin hayatını kurtardım.
ben: sesini kes. bunu konuşacağımız zaman gelicek.
arif: şimdi konuşalım. artık peşimizde değil. konuşmaktan kaçıyorsun. yapılması gerekeni yapıcak cesaretin yoktu çünkü senin.
asuyu yere bıraktım. sinirlenmiştim.
ben: burdan canlı çıksan bile yaptığının bedelini ödeyeceksin. bizi kaçıranlardan hiçbir farkın yok. sen de artık bir katilsin.
arif boğazıma yapıştı.
arif: kelimelerine dikkat et.
sonra bir ses duyduk. yine aynı hırıltılı nefes alma sesi.
ağzından kanlar sıçrayarak bize doğru koşmaya başladı. asuyu kaptım. tüm gücümüzle koşmaya başladık.
bikaç dakika geçtikten sonra adım attığımız üç-dört metrelik alan yıkıldı. en son şarap şişeleri ve fıçılarıyla birlikte düştüğümü hatırlıyorum. ve düştüğüm anda kafamı sert zemine vurduğumu.
bayılmıştım.