+3
mahzen denildiğinde şöyle hayal ediyordum: avcı dedikleri bir hayvan, aslan gibi bir hayvan. insanlar mahzene inmesin diye korkutmak için oraya koyulmuş. ve makine dedikleri bir işkence makinesi insanlara işkence yapılması için yapılmış bir makine.
ne kadar da yanılmışım...
yiğit mahzene iniyorum dediğinde hamit çıldırdı: oraya inersen sadece kendini değil buradaki herkesi öldürürsün. orası cehennem.
biz de korkuyorduk. mahzen hakkında çok şey duymuştuk.
yiğit: bunların hepsi hurafe. bizi korkutmak için söylenmiş şeyler. burda beklersek zaten öleceğiz. bişeyler yapmalıyız. o yüzden ben iniyorum. isteyen gelir, isteyen kalır.
oylama yaptık. kimse inmek istemedi. yiğit tek başınaydı. inerim ben tek başıma kimseye ihtiyacım yok. dedi.
mahzene inilen kapının oraya kadar gitti. peşinden gittik. önceden saklamış olduğum silahı alıp yiğite verdim. ihtiyacın olabilir dedim. içinde son bir mermi kalmıştı.
hamit'in bağırmaları duyuluyordu. oraya gitmesine izin vermeyin. gerekirse vurun durdurun. lütfen beni dinleyin.
ama yiğit inatçıydı. silahı almadı. ihtiyacım yok sizde kalsın. diyerek şarap mahzenine inen kapıyı açtı. aşağıya doğru paslı bir merdiven vardı. uzun bir merdivendi ve aşağısı gözükmüyordu.
bikaç adım attı, bize dönerek:
kendinize iyi bakın.
dedi. ve kapıyı kapattı.