0
metallica'nın hiç olmamış korsan bir albümü. albümün kapağını çok net hatırlıyorum. tipik bir amerikan apartmanının önünde duruyor bunlar. hatta içlerinden birisi merdivenlere oturmuş. mavi tonların hakim olduğu bir albümdü. arkasında da şarkı isimleri, sıraları ve süreleri mevcuttu.
cd çaların kapağını açtım. sesi artırdım. inanın o anı halen hatırlıyorum. evde tek başımaydım, bizimkiler yürüyüşe çıkmışlardı.
track one dedi. sert bir gitar girişiyle hayatım boyunca asla unutamayacağım o büyüye kapılıyordum.
fortune, fame
mirror vain
gone insane
but the memory remains
the memory remainsle başlayan metallica serüvenim devamındaki şarkılardan biri olan one ile devam edecekti. büyülenmiştim. bir müzik insanı bu kadar mı etkilerdi. ödünç oldukları için hemen kullanılmayan arabesk kasetlerin üzerine çektim elimdeki cdleri. ergen olmanın insana getirdiği "yaptığı işi duyurma hevesi" yüzünden bütün yaz balkonda gri ve hiç sesi çıkmayan grundig marka teyiple hem mahalleye hem de kendime metal ziyafeti veriyordum. load ve reload albümlerini de aynı kişilerden bulup yine kasetlere çekmiştim.
orta 3 öğrencisi olduğum için şarkıların neyden bahsettiğinden tek kelime dahi anlamıyordum. ama coşkulu coşkulu dinliyordum. ve bu arada grup üyelerinin fotoğraflarına da yavaş yavaş aşina oluyordum. nerden bilecektim ki aile üyelerimden biriymişcesine kabulleneceğimi ve seveceğimi.
kirk'ün kasığındaki dövmeyi gösterdiği bonussimo'ya yakın saçlarıyla olduğu albüm fotoğrafları vardı, load olması lazım. arka kapak fotoğrafını uzun uzun inceliyordum. bir masanın başında james hetfield gözünde gözlükleri, elinde pürosu ile karizmatik bir şekilde duruyordu. o zaman "her üyenin farklı yönlere baktığı albüm kapağı" gibi tespitlerim yoktu. çevremden, bilenlerden duyanlardan edinebildiğim kadar metallica bilgisi ediniyordum. çoğu saçma sapan yalan bilgilerdi. dedim ya o dönem ya internet var bizde yok, ya da cidden yok. öyle heyecanlıyım ki acaba hiç gelmezler mi türkiye'ye diyorum.
derken öğreniyorum ki 25 haziran 1993'de daha ben 9 yaşındayken teşrif etmişler.
babamın zorunlu şark hizmeti bitiyor. ankara'ya tayinimiz çıkıyor. fakat aileyle ilk yol ayrılığını yaşıyorum. konya'da yatılı bir anadolu öğretmen lisesi kazanıyorum. valizimde walkmanim ve metallica kasetlerim var. wherever i may roam diyerek yollara düşüyorum. 24 saatlik yoğun ingilizcenin olduğu hazırlık derslerinde yavaş yavaş bir uyanma yaşıyorum. çat pat olsa da bir iki kelime çıkarmaya başlıyorum şarkılardan. seviniyorum.
bir haftasonu izninde kırtasiyenin birinin önünden geçerken birden gözüme bir kartpostal çarpıyor. kalbim duracak gibi oluyor. kartpostal o kadar basit ve sade ki. bizimkiler dişlerini sıkarak sert bir poz vermiş, üstlerine de kırmızı renkle metallica logosu yapmışlar. sanki altın bulmuşcasına dikkatlice çıkarıyorum o demir şeyden. içeri gidiyorum "var mı abi metallica'nın başka kartpostalı ya da posteri?" diyerek ödememi yapıyorum. yok cevabı alsamda yatakhanede dolabımı 2 sene boyunca süsleyecek o kartpostalı alıyorum. okuldakilerin büyük çoğunluğu konya'dan. onlara da bahsediyorum metallica'dan. sürekli kulaklığı arada sırada arkadaşlara uzatıp "lan lan lan şarkıya bak, offf süper" şeklinde tepkiler vererek aynı sevinci göstermelerini bekliyorum. olmuyor, göstermiyorlar. beğenen de nothing else matters ile unforgiven'ı beğeniyor.
derken, birden sihirli bir değnek dokunmuşcasına patır patır internet kafeler açılmaya başlıyor, birbirinin ardı sıra. cafeler de tıklım tıklım dolu, sıra var hatta. kimi carmageddon oynuyor kimi half life furyasında kimi mirc'de ince hesapların peşinde kimi de yanlış hatırlamıyorsam superonline'ın sitesinden okey oynuyor.
hepsinin arasından geçerek bir makineye oturuyorum. arama motoruymuş, şuymuş hiç fikrim yok. www yazıyorum, metallica.com diyorum. karşıma grup üyeleri çıkıyor. ulan sanki anam babam çıkmışcasına seviniyorum. grup üyelerinin hayatları, diskografisi ve hatta fanlar için ürünler var. hepsine bakıyorum. bağlantı da rezil ötesi berbat bir bağlantı.
Tümünü Göster