/i/İnanç

İnanç
  1. 101.
    0
    e)iSLAMiYETiN KADINLARA BAKIŞI

    Bu ayni kisi, bir yandan: "Kur'ân'in 14 asir önce ilân ettigi kadin haklari hâlâ ulasilamamis bir yüceliktedir" seklinde konusurken diger yandan, seriât'in kadini asagilatan hükümlerine sarilmakta sakinca bulmaz; bunlari rahatlikla savunabilir, ki bunlar arasinda:"Kadinlar aklen ve dînen dûn yaratilmislardir; Iki kadinin tanikligi bir erkegin tanikligina denktir; Cehennemin çogunlugu kadinlardandir; Sûtresiz olarak namaz kilanin önünden esek, köpek, kadin geçerse namaz bozulur vs ... " seklinde insan sahsiyetinin haysiyetiyle bagdasmayan hükümler vardir. Birbiriyle çelisen ve çatisan bu iki düsünce tarzina saplanmislik ona ters gelmez. Daha dogrusu çelisme ve çatisma'nin varligindan muhtemelen habersizdir.

    f)BiR TARAFTAN ÖZGÜR DÜŞÜNEBiLiRSiNiZ DiĞER TARAFTAN iSE SiZiN ADINIZA ALLAH DÜŞÜNÜR ÇELiŞKiSi
    Yine bunun gibi, bir yandan Kur'ân'in: "Basiniza gelen her hangi bir musibet kendi ellerinizin yaptigi isler yüzündendir" (Sûra 30; Nisha 79 vs... );
    ya da:"Yaptiklarinizdan dolayi mutlaka sorguya çekileceksiniz" (al-Nahl 93) seklinde olan ve “irâde serbestisi”ne ve “kisi'nin sorumlulugu”na yer verir gibi görünen âyet'lerine sarilirak "Islâm akil dinidir, özgürlük dinidir" diye konusurken,
    diger yandan Kur'ân'in bu hükümleriyle çatisan, örnegin:"Süphesiz Allah diledigini saptirir, diledigini de dogru yola eristirir" (K. al-Nahl 36, 93: Fâtir 8; Müddessîr 31, 42, vs); ya da: "Tanri dilediginin gönlünü açar onu Müslüman yapar... dilediginin kalbini dar kilar (kâfir yapar)" (K. En'âm 125); ya da: "Allah isteseydi puta tapmazlardi... " (K. En'âm 107) seklinde olan hükümlerini benimseyerek, gerçeklere “irâde serbestisiyle”, yâni “akilci düsünce” yolu ile degil fakat gökten indigi söylenen Kur'ân hükümleriyle gidilebilecegini savunur. Bundan dolayidir ki Islâm dünyasinin "büyük bilgin ve düsünür" diye bildigi nice kisiler "Ben aklimi kullanmam, kullanmamakla iftihar ederim" diyebilecek kadar kendilerini vahy”lerin egemenligine terketmislerdir

    g)EŞiTLiK DiNi-DiĞER TARAFTAN IRK VE CiNSiYET FARKI GÖZETEN DiN
    Yine bunun gibi seriâtçi kisi, bir yandan :"Islâm esitlik dinidir; irk, renk, cins farki gözetmez; ne Arap, ne Acem, ne Türk vs... (gözetmeyip) insanligin güzel usaresinin bir belirisi(dir)" derken, diger yandan köleligin dogal oldugunu vurgulayan seriât hükümlerini (örnegin al-Nahl sûresi, âyet: 75) ya da siyah derili insanlarin tiksinti yaratici bir cild'e sahip olduklarina daîr hüküm'leri, ya da Arap'larin "Kavm-i necib" olarak diger müslümanlara üstünlügünü tanimlayan yönlerini benimseyebilir. Yani bir yandan Islâm'in esitlik dini oldugunu söylerken, diger yandan Seriât'in insanlar arasi esitligi yok bilen hükümlerini benimseyebilir; ve bunda bir çelisme görmez.
    Ama öyle ayet de vardır ki hükmü kaldırılmasa da, yazıldıktan hemen sonra değişikliğe uğramıştır.
    Abese suresinde peygamberin yüzünü ekşittiği gözleri görmeyen âmâ ile ilgili bir ayet daha var. Nisa-95 ayetinin “mazereti olanlar müstesna” kısmı bu âmâ sebebiyle ilave olunmuştur.
    Bakın nasıl:Peygamber evinde birkaç kişi ile otururken vahiy gelir. Nisa-95′ dir gelen ayet ve savaşa gitmeyen, savaştan kaçanlar hakkındadır.
    ”Mü’minlerden, oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir.”
    diye başlayan ayeti vahiy katibine yazdırır.
    O sırada âmâ Abdullah Ümmü Mektüm gelir ve ayeti duyunca; ” Benim de gözlerim görseydi ben de savaşa katılırdım ya resulallah, benim gibi mazereti olanların durumu ne olacak?” diye sorar. Bunun üzerine muhafazid hazretleri vahiy katibine “Ayete bunu da ilave et” der: “Mazereti olanlar müstesna” (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, imara: 17)
    h)iNSAN ÖZELDiR-iNSANI YERiN DiBiNE BATIRIR ÇELiŞKiSi
    Allah hiçbir yarattığı canlıyı özel bulmamışta Hıristiyan ve Müslümanlara göre insanı özel ve değerli saymaktadır. hatta şeytanın bile bize secde etmesini istemektedir.
    Yani bize
    Allahın kuran da şöyle gödüğü bize.

    INSAN NANKORDUR:
    "Kahrolası insan ne nankördür (inkârcıdır)" (Abese 80/17)
    "O size istediğiniz her şeyden verdi. ALLAH'ın ni'metlerini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan zâlim ve keffardır (nankördür) " (ibrâhim 14/34)
    iNSAN ACIZDIR:
    toplu iğneyi batırsan zıplar, sivrisinek anasını ağlatır... Yarım nefesi alamazsa ya da verememezse sahte azameti ve palavrası yerle bir olur!. (Mâide 5/30-31-Nahl 16/4 )
    INSAN NANKORDUR VE CAHILDIR;
    "Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o (insan) çok zâlim ve çok câhildir!... " (Ahzâb 33/72)
    iNSAN HIRSLI VE HUYSUZDUR VE MIZIKCIDIR;
    "Gerçekten insan pek hırslı ve huysuz yaratılmıştır. Fenalık dokununca mızıkçı, hayr dokununca kıskançtır." (Meâric 70/19-21)
    iNSAN YAGMACIDIR:
    "Malı öyle bir seviş seviyorsunuz ki yığmacasına!... " (Fecr 89/20)
    iNSAN AZGINDIR:
    "Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!... " (Alâk 96/6)
    iNSAN SAPIKTIR;
    "Andolsun ki; cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar; gözleri vardır, onlarla göremezler; kulakları vardır, ama onlarla işitmezler. işte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkın (dallun:sapık) dırlar. işte gafiller bunlardır." (A'râf 7/179)
    INSAN HAYVANDIR;
    "Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini veya anladıklarını (kavradıklarını) mı sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibi, hatta gidişçe (yolca) daha sapkındırlar. (dallun) " (Furkân 25/44)

    Ve siz bir aslanın aslanı veya bir ineğin bir ineği yediğini gördünüzmü?
    Ama hepimiz yamyamları biliriz değilmi.?
    Çelişkilerin en büyüğü Birtaraftan biz onunyarattığı en özeliz yazacak ..sonra birde insan hakkında yukardaki yazılanları..
    Birileri bizimle 1500 yıl dalga geçmiş …
    islam kaynaklarından öğrenmekteyiz ki, Kuran’daki çelişkiler, islamcın daha ilk anlarından itibaren fark edilir olmuştur. Ö kadar ki, muhafazid’in verdiği emirlerin birbirini tutmaması ve örneğin bir gün “helal” bilip izin verdiği şeyi, bir başka gün “haram” sayması ya da yasaklaması, çevrede dedikodu konusu olmuştur. Birtakım kişiler açıkça şöyle konuşmaya başlamışlardır: “muhafazid bugün emrettiğini yarın yasaklayarak ashabıyla alay ediyor.” Bunu söylerlerken muhafazid’i “iftiracı” olarak tanımlamışlardır.1 muhafazid, o dönemde henüz güçlü durumda olmadığı ve bu nedenle bu gibi kişilere karşı şiddet yoluna başvuramayacağını bildiği için, buyrukların Tanrı tarafından konup, gerektiğinde Tanrı tarafından kaldırıldığına dair Kuran’a ayetler koymuştur. Bunlardan biri şöyledir:
    “Biz bir ayetin yerine başka bir ayeti getirdiğimiz zaman —ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- ‘Sen ancak bir iftiracısın’ dediler…”(Nail Suresi, ayet 101).
    Söylemeye gerek yoktur ki, böyle bir ayet, hani sanki Tanrı yanlış hüküm indirirmiş de, bir başka hükümle bu yanlışlığı giderirmiş” gibi bir tanıma sokmak bakımından daha da olumsuz bir sonuç yaratmaktadır. muhafazid, giderek güçlendikten sonra, yumuşak tutumunu değiştirmiş ve kendisi hakkında “bugün emrettiğini yarın yasaklayarak ashabıyla alay ediyor” şeklinde konuşanların hakkından gelmesini bilmiştir. 1 Nail Suresi’nin 101. ayetinin Diyanet Vakfı tarafından açıklanmasına bakınız. Bundan dolayıdır. Ki, muhafazid’in hayatta bulunduğu süre boyunca, hiç kimse Kuran’daki çelişkileri ortaya koymak cesaretini gösterememiştir. Fakat onun ölümünden hemen sonra, çelişkiler ve tutarsızlıklar şeriat uygulayıcılarını bir hayli uğraştırmış ve güç durumlarda bırakmıştır. Örneğin, Ashaba-ı Kiram bu yüzden pek çok sorunu çözümleyememiş, çoğu zaman çaresizlik içinde bocalamıştır. ilerideki bölümlerde, çelişkilerin yarattığı kötü sonuçlan belirtirken göreceğiz ki, Halife Osman b. Aftan bile, Kuran’daki iki ayetin birbiriyle çatışır olması yüzünden belli konularda fetva verememiş ve çoğu zaman işi askıya alıp geciktirmek
    (talik etmek) zorunluluğunda kalmıştır. Örneğin, bir kez kendisine iki kardeşin “mülk-i yeminde” birlikte yemin edip edemeyecekleri sorulmuş, o da, “Ne bileyim? Bunu bir ayet helal, öbür ayet de haram kılmıştır” diyerek soruyu cevapsız bırakmıştır. Yine bunun gibi, Kur’an bilgisine sahip ünlülerden Abdullah b. Amr’e, pazartesi günleri oruç
    tutmayı “nezreden” (kendi kendine adamış olan) bir kimsenin, “nezir” günü bayram gününe rastlayacak olursa, ne yapacağı sorulmuş, o da, “Ne bileyim? Bir tarafta Allah nezrin yerine getirilmesini emrediyor, öbür tarafta da Resulullah bayram günü oruç tutmayı yasak etmiştir” diyerek fetva vermekten çekinmiştir.(2) Çelişkilerin yarattığı sakıncalar sadece bu bakımdan değil, ileride ayrıca belirteceğimiz gibi, insan beynini tutarlı ve mantıklı şekilde düşünemez, işleyemez ve gelişemez hale getirmek bakımından ortaya çıkmıştır. islam ülkelerinde fikirsel, sosyal ve siyasal alanlarda geri kalmışlığın nedenlerinden biri de budur. (2)Sahih-i…, Diyanet Yayınları, c.11, s.52. 246
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster