+63
-6
Başlıkta ana fikir ferre endüstrisi ve niçin izlememeniz gerektiği, fakat olay bununla sınırlı değil. 31 de çekmeyin demeye başladım, mastürbasyon da ferre gibi bir bağımlılıktır, hatta ferredan daha da zararlıdır.
ferre ile daha çok zihinsel olmakla beraber muhakkak fiziksel anlamda da zarar görüyor vücudunuz, dolaylı yoldan dengesizleşen dopamin, serotonin salınımı vs. hormonlarınız sebebiyle kesinlikle fiziksel olarak da etkiliyor sizi.
Mastürbasyon ise doğrudan hormonlara etki ediyor, en büyük etkiyi testosterona yapıyor ve bu da sizin için hayati bir hormon, şüphesiz.
Anlattıklarım az çok etkili olsa bile, birkaç kişi bu işlerden uzak durması gerektiğini anlasa bile, hatta anlamakla kalmayıp eyleme geçse bile, ne yazık ki uzun süre devam edebilenlerin sayısı oldukça yetersiz beyler.
Daha detaylı şekilde, araştırmaları link olarak da paylaşarak birkaç entry yazmayı düşünüyorum ya da bir başlık da açılabilir.
Fakat bu gibi yazılar defalarca döndü, ekgib yok yani, araştıran her türlü bulur. Bilimsel kanıtlardan ziyade manevi olarak adanmış olmanız lazım ki, bu bağımlılıklardan tamamen kurtulabilesiniz.
Sigaranın zararlı olduğunu herkes bilir, kimse bizim başlıktaki dalyaraklar gibi bilimsel kanıt da aramaz, bellidir çünkü zararları, ama yine de bırakamaz. Çünkü çaba sarfetmek, azıcık acı çekmek ve en önemlisi de inanmak gerekiyor. inanma olayı da çoğu insanda ekgib, ancak bırakabileceğine inananlar bırakabiliyor sigarayı.
ferre ve mastürbasyonda da aynı şekilde ilerliyor kurtulma süreci.
Neyse.
Bu entryde size konumuzla aslında doğrudan ilgili olmayan şekilde, kendi yaşadıklarımı, gözlemlerimi yazacağım, ileride yapmayı planladığımız live chat'te bahsederim diye düşünüyordum ama canım şimdi yazmak istedi.
Bana kısa süreliğine de olsa Kudüs'ü ziyaret etmek nasip olmuştu beyler, o ziyareti ve Yahudiler ile alakalı gözlemlerimi, sonrasında ise biraz da gerçekleşeceğini düşündüğüm kehanetlerimi paylaşacağım. Belki yeni bir başlık da açılabilirdi ama buraya yazayım olsun bitsin, biraz uzun gelebilir, boş vaktinizde okursunuz;
istanbul'dan uçağa binip, israil'in başkenti Tel Aviv'e Ben Gurion Havalimanı'na indik.
Fötr şapkalı, pardösülü Yahudiler çok kısa sürede bavullarını alıp gidiyorlardı, bizi dakikalarca beklettiler, garip garip sorular sordular. Türkiye'den geldiğinizi öğrenince resmen sindirmeye çalışıyor huur çocukları.
Belki bu yazdıklarımı okuyan biri ileride giderse aklınızda bulunsun, korktuğunuzu farkettikleri anda sizin üzerinize daha da giderler ve hatta şüpheli olduğunuzu belirtip garip garip odalara da alabilirler, saçma sapan sorular sormaya devam ederler ve uzun süre bekletirler, saatleri bulabilir. Ama eğer korkmadığınızı belli eder gözlerinin içine bakarak sakince konuşursanız kısa sürede bırakırlar.
Resmen size goyim olduğunuzu hissettirmeye çalışırlar.
Ezdirmeyin kendinizi, giblemeyin, giblemediğinizi de hissettirin. Siz orada turistsiniz, net şekilde kısa kısa cevaplayın sorularını.
Devam edeyim.
Havaalanından çıkıp Kudüs'e gittik, ilk olarak Zeytin Dağından göz göze geldim Kubbetüs Sahra ile, o an hayatımda ilk defa aşık oldum zaten.
Tam o an kendi kendime dedim beyler;
Burası keşke eskiden olduğu gibi hala bizim olsaydı, ne pahasına olursa olsun, inşallah tekrar olacak.
Sonra birkaç yer gezdikten sonra Mescid-i Aksa'ya girince, çok farklı bir havayı çekiyorsunuz ciğerlerinize, manevi olarak eşi benzeri yoktur oranın. Kubbetüs Sahrayı yakından görünce heybeti daha da artıyor insanın gözünde, Kıble Mescidi de aynı şekilde.
Oralar çok güzel beyler.
Mescidi Aksa, Doğu Kudüs'te bulunuyor. Otel de Arap mahallesinde. Sokakları ilk defa gezerken çok şaşırmıştım, bir sürü Türk bayraklı, özellikle istabul isimli dükkan var. Bazı esnafların kıyafetlerinde ay-yıldız vardı, mesela Türk dönercisinin duvarında ,beğenirsiniz beğenmezsiniz gibimde olmaz, bizim Cumhurbaşkanı'nın fotoğrafı vardı. Bildiğiniz asmışlar duvara çerçeveleyip. Çarşıda Türk bayraklı birçok dükkan görmüştüm. insan çok farklı hissediyor beyler, halk gerçekten Türkleri çok seviyor, Erdoğan'ı da ağızlarından düşürmüyorlardı. Bir gün bu topraklar tekrar bizim olsa keşke diye iç geçirmiştim ilk geldiğimde ve daha sonrası o insanları o halde görünce bunun gerçekleşebileceğine olan inancım arttı diyebilirim, o an inandım bu halk da bizimle ise Siyonistlerden başka hiçbir engel yok önümüzde diye, yeter ki bizim halk uyansın. Siyaset konuşmayacağım daha fazla.
Asıl söylemek istediklerime gelirsem,
Havaalanından itibaren, Tel Aviv'de, Yafa'da, Kudüs'te, çarşıda-pazarda gezdiğimiz her yerde bir taraftan da Yahudileri inceledim beyler. Ağlama duvarına bile gittim amk, sinagoglarına girdim aralarında dolaştım. Hayatımda muhtemelen o duyguyu başka yerde yaşayamam. Ben eskiden beri Yahudileri araştırırım, lise yıllarımın başından beri dikkatimi çekerdi Siyonistler.
Ve ben o sinagog içerisinde tam da o düşman ile burun burunaydım. Bildiğiniz etrafım full sipsiyah, pardösülü Siyonist kaynıyordu amk.
Yani anlayacağınız, çok yakın temasa da geçtim bu adamlarla. Her adımlarını dikkatle inceledim diyebilirim.
Tümünü Göster