Saat on ikiye doğru geliyordu. Aylayla ben peronlara doğru ilerliyorduk. Bineceğimiz otobüse yaklaştık ve bindik. Koltuklarımıza yerleştik. Benim yanımda elli yaşlarında hayattan bezmiş yorgun tipli bir adam vardı. Bu adam hiç konuşmuyordu. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Aylayla benim aramda sadece koridor vardı . Bindiğimizden beri kısık sesle sohbet ediyorduk . Sonunda otobüs yolculuklarında en sevdiğim fasıl gelmişti. Muavinin yaptığı servis... ben içecek olarak kola almıştım. Yiyeceği canım istemiyordu. Ayla da bir nescafe almıştı hem içiyor hem konuşuyorduk. Muhabbetimiz yavaş yavaş son bulmuştu. Bu arada ben de aylayı inceleme fırsatı bulmuştum. Ayla nın üzerinde açık pembe bir gömlek vardı. Gömleğinin arasında o muhteşem memeleri duruyordu. Altına dar bir kot giymişti ayla. Ama nasıl ciksi görünüyordu anlatamam bıraksalar orada giberdim ama ortam müsait değildi. Biraz böyle yol almıştık ki ayla bacak bacak üstüne atmıştı ve zütünü benden tadafa doğru bafifçe yatırmıştı offf o nasıl bir züttü öyle... biraz dikkatlice süzmeye başlamıştım tam zütünün arasına hafifçe pantolon kaçmıştı. Bunu görünce kendimden geçer gibi olmuştum. Ayla da zütüme bak der gibi oturuyordu sanki neyse biz böyle yol alırken otobüs acı bir çığlıkla durmuştu. Herkes bu ani duruşun sebebini sorgular gibi birbirine bakıyordu. Biraz meraklı olanlar ayağa kalkıp ne olduğuna bakıyorlardı. Bu olayın benimle ilgili olmasını istemiyordum.