/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +3
    Part 11
    Günlerdir yollardaydık... Kaç sınır kapısı, kaç şehir, kaç ülke geçtiğimizi kimse bilmiyordu çünkü ne güvenlik kalmıştı ne devriye. Bazen yolda bizim gibi gruplarla karşılaşıyor, fikir alış-verişinde bulunuyorduk. Genelde 4-6 kişiden oluşan, erkeklerin çoğunluğu veya tamdıbını oluşturduğu, sıcakkanlı insanlar bize Rusya taraflarına gittiklerini, bizimde oraya gitmemiz gerektiğini, yayınlar kesilmeden önce hükümetlerinin televizyon ve radyolarda son olarak bu çağrıyı yaptığını, ölülerin soğukta çok daha zararsız hale geldiklerinden bahsettiler. Bu şekilde, karşılaştığımız on bir gruptan yedisi bu tavsiyeyi verince; bizim gruba bir plan yapmamızın zamanının gelmiş olabileceği konusunu açtım.
    "Rusya'ya gitmeliyiz." dedim.
    "Sanırım çok fazla alternatifimiz yok, ha?" dedi Adem.
    "itirazı olan? Yok, o halde karar verildi. Rusya'ya gidiyoruz."
    "Peki, ama nasıl? Yolu bilmiyoruz ki. Bilen biri varsa direksiyona geçsin." diye söylendi Adem.
    "Önündeki navigasyonu da oraya kesin süs diye koymuşlardır zaten" dedi Suzan.
    "Ha? Bu mu?"
    Geçen bir kaç saniyenin ardından hepimiz katıla katıla gülmeye başladık. Suzan o kadar kendini kaybedercesine gülüyordu ki. Adem'in yaptığı sert manevrayla kendini benim üstümde, dudaklarını neredeyse dudaklarıma değecek kadar yakında buldu. Hemen kendini geri çekti ama suratı tıpkı bir domates gibi kıpkırmızı olmuştu bile.
    -Hay aksi, kusura bakmayın çocuklar; yolun ortasında bir kaya parçası vardı da...
    Suzan'ın neden bu kadar utandığını anlayamıyordum. Sonuçta yanlışlıkla olan bir şeydi. Hayır, bilerek yapsam bu kadar utanmam yemin ediyorum. Ama o utanmıştı. Hem de utanmak ne kelime, tabiri caizse utancından ölüyordu şu an. Tam o sırada bir ölü arabanın önüne atladı. Çarpmanın etkisiyle ön cama fırlayarak derin çatlaklar bıraktı. Adem aniden frene basınca da beş metre ileriye uçup kafasının üstünde iki, sırtının üzerinde de beş kez sekerek durabildi.
    "O da nerden çıktı öyle?" diye bağıran moruk oldu bu sefer.
    "Sanırım, şunların çıktığı yerden" derken arkamızı işaret ediyordu Suzan.
    Arkamı döndüğümde gördüğüm manzara pek iç açıcı değildi, 15-20 kadar ölü bize doğru geliyordu.
    "Bas gaza!"
    Ihıhıhı, ıhıhıhıhı.
    Marştan gelen ses arabayı çalıştırmak için uğraştığına işaret ediyordu.
    "Deniyorum! Ah! Hadisene k***k araba!"
    Bu tür şeylerin yalnızca romanlarda olduğunu düşünmüştüm hep, sanırım siz de öyle düşünüyorsunuz; ama işte gerçekte de olabiliyormuş.
    "Neler oluyor? Neden çalışmıyor?" diye sordu Suzan.
    "Nereden bilebilirim ki? Bilseydim burada çırpınıyor olmazdım herhalde, değil mi!?"
    "inip iteceğim, burada bekleyin." dedim sakince.
    Bütün bakışların hedefi olmam saniyeler almıştı.
    "Hayır! Ölülerle aramızda on metre bile kalmadı!" diye bağırdı Engin amca.
    "Durdur beni o halde!" diyerek atladım arabadan, ama bir an için tekrar arabaya dönmek istedim.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster