-
9201.
+37 -1*Tümünü Göster
-siz buraya haberleşmeden mi geldiniz, ne yaptınız? dedim
-yoo, tam yarım saat önce burda buluşacaktık. dedi
-ee yarım saattir burdayız zaten, gelen giden yok, gidelim mi artık. dedim
-sen git. dedi sinirle
cüzdanından 100 lira çıkartıp vitesin yanına koydu ben istememe rağmen,
kendi çapında şekil yaparak indi arabadan.
bulduğu bi taşın üzerine oturdu,
"giberler ya" diyerek önce gaza bastıysam da ceyda'nın orda tek başına oturmasına gönlüm razı olmamıştı.
ayrıca giyim tarzı ve oturuş pozisyonu da çevredeki çakalların hemen dikkatini çekmişti.
hepsini geçtim belki bana oyun oynadığını düşünerek gaza yine basardım ama zamanında ablamın hayatını kurtardığı, onu bi kaç ay daha görmemizi sağladığı geldi aklıma.
o yüzden gidemedim, durdum beyler.
geri manevra yaparak park ettim arabayı,
indim arabadan, yanına gittim ceyda'nın.
elimi uzattım oturduğu yerden kalkması için.
ömce omuzlarını sallayarak küs olduğunu belirten çocukca bir hareket yaptı.
eylül'e çok yakışan bu hareket ceyda'ya yakışmamıştı.
yine de tebessüm ederek kaldırdım onu oturduğu yerden.
-gitsene sen. dedi ceyda.
-arkadaşların gelsin, giderim. dedim
-ya gelmezlerse. dedi
-o zaman da beraber gideriz. dedim
otoparkın olduğu yerden içeriye, ormana doğru yürümeye başladık.
ormana dediysek de hemen yanlış anlamayın beyler,
piknik alanlarının olduğu yere doğru yani.
insanların olduğu yere gelmiştik.
her yerde ayrı bi mangal kokusu vardı.
uzun süre önce gelmiştim buraya.
babam getirmişti bizi yıllar önce,
"güzel zamanlardı" dedim içimden, geçmişe gittim geldim bir an.
önce biraz dolandık ceyda ile,
ama sonra yapacak bi şey bulamadık.
ufak adımlarla geri döndük,
akar suyun yanınadaki tahta masalara geldik,
ben öyle zaman geçirmek için oturmuştum ama restorantlara aitmiş buralar da,
biz kalkamadan garson geldi.
önce tabak çanak, sonra da menü getirdi biz bi şey diyemeden.
ceyda zaten dünden razı, hiç sesini çıkartmadı.
garsonun yanında utandığım için konuşamadım ve gitmesini bekledim.
garson gittiğinde masamız neredeyse kurulmuştu.
-ceyda, bunlar bizi yemek yicez sandılar, hadi kalkalım da daha fazla ayıp olmasın. dedim
-acıkmadın mı ki. dedi
-ya acıktım ya da acıkmadım, sen buraya pikniğe gelmedin mi kızım. dedim sinirlenerek.
-ben geldim de arkadaşlar gelmedi, napiyim, öliyim mi açlıktan. dedi
saat henüz öğlen 11'e yeni geliyordu ve bu saat hiç de öyle açlıktan ölünecek bir saat değildi,
ki ben kahvaltı bile yapmamıştım ama ona rağmen hem masraf etmemek için hem de ceyda ile baş başa yemek yemiş olmamak için bir an önce kalkmak istiyordum masadan.
eylül görse giberdi beni,
onun da korkusu vardı içimde.
derken garson geldi tekrar, tam ben "kalkıyoruz" diyecektim ki
-ben balık alıcam, ortaya da güveçte mantar alalım. dedi ceyda.
"hay amk" dedim içimden.
başlık yok! burası bom boş!