+48
*
tam odadan çıkarken emrah'ın telefonu çaldı.
cemil usta arıyordu.
-geliyoruz usta. diyerek kapadı telefonu.
aşağı indik tekrar.
cemil usta az önce beraber oturduğumuz yerde oturuyordu.
yanına oturduk sağlı sollu.
oturur oturmaz ağır bir sigara kokusu aldım.
emrah zaten benle beraberdi,
yanımızda cemil usta'dan başkası da yoktu.
kafamı sola çevirdiğimde cemil ustanın gömlek cebindeki kırmızı marlbora paketini gördüm.
yıllardır içmediği sigaraya bugün geri dönmüştü cemil usta.
üzülmüştüm ama o an bi şey diyemedim.
biraz sonra annemle enişteme bakmaya gittim tekrar.
ağlamıyorlardı ama ikisi de çok kötü görünüyordu.
annem beni görünce yattığı yerden kalktı.
sarıldım anneme yine.
söylemek istediği çok şey vardı ama sustu o da ben gibi, eniştem gibi.
görevlilerden biri yine yanımıza geldi.
-nakil aracı yarın öğlen gibi teslim edecek cenazeyi. dedi acı acı.
çaresizce onayladık.
artık burda beklemenin hiç bir faydası yoktu.
bizden bir can vardı hayata tutunmaya çalışan henüz babasının bile görmediği.
şanssız bebek öyle bir şekilde dünyaya gelmişti ki geride kalan en yakını, babası bile sevinememişti.
bi nebze de olsun belki moral olur diyerekten eniştemin yanına geldim.
onla da sarıldık birbirimize güç vermek için.
-başımız sağolsun enişte. dedim
bi şey demedi, diyemedi.
-bebeğini görmek ister misin. dedim
benim gibi direk "hayır" dememişti ama "evet" de dememişti.
-onun bize ihtiyacı var enişte, o bize ablamdan hatıra ve senin evladın. dedim
bir damla yaş süzüldü yanağından.
için için ağlıyordu.
kalktı oturduğu yerden.
eniştemle çıktık kapıdan.
koridorda bekleyen cemil usta ve emrah'a "siz bekleyin burda" gibisinden bi işaret yaptım.
eniştemle yukarı çıktık, doktorun odasına doğru gidiyorduk.
danışmadaki kız bizim doktora bakmaya gittiğimizi anlayınca;
-doktor bey çıktı. dedi
-bebeğe bakacaktık. dedim
görevli artık bizi tanıdığı için "hangi bebek" diye sormadı, telefonu kaldırıp içerden birini aradı.
hemşirelerden biri çıktı dışarı. yanımıza geldi.
-beni takip edin lütfen. diyerek bizi peşini taktı ve koridorun sonundaki odaya soktu.
içerde özel olarak ayrılmış bir kaç tane daha camlı bölüm vardı.
bizim ufaklığın şansı burda da yaver gitmemiş en sondaki bölüme düşmüştü.
camın önünde durduk.
ben 1 defa doğumhanenin kapısından çıkarken görsem de ilk defa tanışıyorduk onunla.
hele eniştem tamamen ilk defa görüyordu oğlunu.
o kadar küçüktü ki neredeyse el kadardı.
gözleri tamamen kapalıydı.
parmakları o kadar inceydi ki "yattığı yerde hareket ederken kırılmasa bari" diye geçirdim içimden.
eniştemin gözlerinden bir kaç damla daha yaş süzüldü,
ama bu sefer hüzne umut da karışmıştı.
Tümünü Göster