+50
-1
*
aşağı inmiştik.
necati amca'yı sağ arka koltuğa oturtarak yerime geçtim.
doğru huzurevine sürdüm arabayı. çok sürmeden gelmiştik.
bizim geldiğimizi gören görevliler fırladı hemen dışarı.
bu görevlilerin necati amca'nın etrafında neden pır döndüğünü de şimdi daha iyi anlıyordum.
sanmıyorum ama ya necati amca, ya da kuvvetle muhtemel necati amca'nın kızı Güler bu çalışanların cebini boş bırakmıyorlardı.
"neyse gibtir et, necati amca'yı üzmesinler de amk" dedim içimden.
necati amca her zamanki yalanını söyleyerek indi arabadan.
o içeri girer girmez bastım gaza. mahalleye gelmiştim.
hem eylül'ü görebilmek sevdasına hem de çalışma ayağına durağa gelmiştim.
durakta 2 taksi vardı.
bu saatte sıranın bana gelmesi için en az 1-2 saat durakta beklemem gerekiyordu.
normalde olsa belki sıkılır, basar giderdim ama bir küçük eylül meselemiz vardı.
ve aksi gibi de çok özlemiştim amk.
onu en azından 1 kere görmem gerekiyordu.
bir umut işte çıktım çardağa bekliyorum.
dışarıya sigara içmeye çıkanlar, müşteriye gidenler, müşteriden gelenler oldu ama eylül'ün perdesi bile kımıldamadı, ben hala çardakta oturuyordum. sıra bana gelmişti.
telefon çaldı, rüstem abi içerden adresi verdi bağırarak.
adres bildiğim bi adres olduğu için yazmaya gerek duymadan "eyvallah" diyerek çıktım duraktan.
arabaya bindim, eylül'ün penceresine bakarak döndüm sokağın köşesini ve verilen adrese gittim.
müşteriyi aldım ve gideceği yere bıraktım.
aklım hala eylül'deydi, elim bir ara telefona gitse de engel oldum kendime,
ilk mesajı o atmalı, ilk o aramalıydı.
kız gibi tribe gireceğim hiç aklıma gelmezdi ama gurur yapmıştım işte amk, arayamazdım.
dönerken müşteri kovalasam da bu sefer de ben bulamamıştım.
"almadıklarına say amk" diye kızdım kendi kendime.
durağa gidip bi 2 saat daha mal mal oturmamak için ablamın evine doğru sürdüm arabayı.
bahçe kapısının önüne park edip girdim içeri.
kapıyı çaldım. annem açtı "hoşgeldin" diyerek.
-hoşbulduk annem. diyerek girdim içeri.
mis gibi tarhana kokuyordu.
tam da sofraya denk gelmiştim ve annemin o çok özlediği tarhanasından içtim.
ilaç gibi gelmişti amk.
-eniştem nerde. dedim
-süleyman amcanın işi varmış, dükkana gitti. dedi
annem, ben ve ablam keyifli bir sohbete daldık bir süre.
sonra ablam canının tulumba tatlısı çektiğini söyledi.
ablam aşeriyordu. o tulumba tatlısı dünyanın öbür ucunda bile olsa alır gelirdim.
ama allahtan o kadar gitmeye gerek yoktu. sahilde adım başı seyyar arabalarda tulumba tatlısı satarlardı ve ablam da ordan yemeyi çok severdi.
-dur ben senin seyyarlardan alıp geleyim. dedim ve kalktım ayağa.
-biz de gelelim madem, hava almış oluruz. dedi ablam anneme bakıp onay alarak.
hep beraber çıktık evden, sahile gelmiştik.
tam arabayı park etmiş inecektik ki arkamızdaki arabadan ellerinde sopalarla inen geçen gece arabaya aldığım ve 50 liralarını istemeden de olsa alıp kaçmak zorunda kaldığım 2 bini gördüm dikiz aynasından.
beni öldürecek olsalar bile hiç umrumda değildi,
aklıma gelen tek şey, doktorun "ablanıza çok iyi bakın, onu üzmeyin, yormayın ve sakın ama sakın heyecanlandırmayın... " sözleri oldu...
Tümünü Göster