+1
-1
Sekine” hakkında Kur’an-ı Kerimde geçen; “Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, Sekine(güven duygusu ve huzur) indiren O'dur.” (Fetih Suresi, 4) Ayetin tefsirinde Elmalı Hamdi Yazır; Hz. Ali'nin “Sekine” ile neyi kast ettiğini şöyle açıklamaktadır:
"Sekîne müminin kalbine sakin olup onu güvenli kılan melektir." “Sekine” ifadesini pek çok Hadis-i Şerifte de görmek mümkündür : Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yanında da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah (sav)'a gelip vak'ayı anlattı. Hz. Peygamber (sav) ona şu açıklamada bulundu: "Bu sekine idi, Kur'an için inmişti"(4)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekine iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar."(5)
Ben şehadet ederim ki Ebu Hüreyre ve Ebu Said (ra) Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğine şehadet ettiler: "Bir cemaat oturup Allah'ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah'ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek)lere anar."(6)
Netice olarak, Hz.Ali’nin Sekine mahiyetinde ism-i Azam duasını nazmetme keyfiyetine mazhar olmasının Ehl-i Sünnet perspektifinde bir sakıncası yoktur. Bu Hz.Ali’ye inen bir vahiy değildir, Efendimiz (SAV)’e inen ismi Azam duasının, Hz.Ali’ye bildirilerek onun nazmetmesidir. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de buna isnaden olsa gerek, “Sekine insanını” şu şekilde tarif etmektedir: Sekîne’ye mazhar bu âhenk ve huzur insanı, davranışları itibâriyle vakûr, emniyet telkîn edici, inandırıcı ve ciddî, iç âlemi itibâriyle ve Allah’la münâsebetleri açısından da temkinli, dikkatli, benlik, çolpalık ve şatahat düşüncesinden uzak ve bektâşiyâne hezeyanlara karşı da hep kapalıdır. Her vâridat ve her inşirâh veren esintiyi O’ndan bilir, edep ve şükranla iki büklüm olur, her huzursuzluk ve tatminsizliği de mahiyetindeki boşluklarla irtibatlandırır, kendini sorgular ve nefsiyle hesaplaşır.(7)
(1) Tirmizî, Menâkıb: 20; el-Hakim, el-Müstedrek, 3:126
(2) Ahmet Gümüşhanevi Hazretleri, Mecmuatul Ahzab , Sayfa 582-597.
(3) Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:276-277; Ahmed ibni Hanbel, Fedâilü’s-Sahâbe (tahkik: Vasiyyüllah), no. 1817, 1853, 1918; Müsned, 1:212; el-Askalânî, el-isâbe, 1:598. ; Buharî, Mağâzî: 18, Libas: 24; Müslim, Fedâil: 46, 47, no.
Tümünü Göster