+48
-1
*
öyle derin susmuştuk ki aslında bir çok şeyi konuşmuştuk o an.
ben onun aslında emre'ye gittiğini anladım,
o benim onu ölene kadar bekleyeceğimi.
susarak konuşmak ne de zormuş halbuki,
hiç yalan söyleyemiyor, hiç bir yere kaçamıyordun,
öyle çaresizce teslim oluyordun.
aslında kaçak da suçlu da oydu, ama o an ben teslim oluyordum.
o an susarak ona resmen "sana hiç bir şey sormayacağım, yeter ki yanımda kal" diyordum.
farkındaydım.
sormadım hiç bir şey.
soramadım.
"bozma bu anı" demişti,
dediği gibi yapmıştım, bozmamıştım.
bir eliyle elimi tuttu yattığı yerden.
iyi gelmişti, güç vermişti bir an.
-sen gelmeden önce evden çıkan çok eskilerden arkadaşım, kardeşim gibidir, aklın kalmasın. dedi
-inanıyorum. dedim imasız.
inanmak zorundaydım.
ve inandım beyler. inandım o an
emin olmadığım tek şey o çocuğun emre olmadığıydı ama inandım işte.
o anı bozmadım ve inandım ona.
-gidişinle ilgili sormıcam bi şey, isteğin gibi olsun ama bari gelişini anlat, nasıl oldu da direk hastaneye geldin. dedim
sustu bir süre.
cevap vereceği belliydi.
üstelemedim, sormadım bi daha.
-aysel aradı. dedi
-aysel mi? dedim
-evet, ablanın kötü olduğunu, senin de yardıma ihtiyacın olduğunu söyledi, dayanamadım geldim. dedi
bunları duyduğuma çok üzülmüştüm.
üzüntümü ses tonuma yansıtmadım ama içime de atamadım.
-acıdığın için geldin yani. dedim
-saçmalama. diyerekten kalktı yerinden.
ağlamamıştı ama gözleri dolu doluydu.
-dayanamadığım için geldim. dedi
-özleme mi. dedim
-kötü olmana. dedi
-sen geldin diye iyi olmadım ama ben, o doğuma kadar da kimse bekleyemez bunu benden. dedim
gayet samimi bir şekilde.
-evet belki iyi olmadın ama bak ayaktasın. dedi
doğru söylüyordu.
eylül'ün hastanede yanımda oluşu tekrar ayağa kaldırmıştı beni.
ablamı öyle kanlar içinde gördükten,
doğmamış yiğenimin belki de engelli olacağını öğrendikten sonra hala dimdik ayaktaysam bu sadece eylül'ün sayesindeydi.
ama hala aynı korku vardı içimde.
-bi daha gitme eylül. dedim
-bi daha gönderme o zaman. dedi
-bu lafını unutma. dedim
-unutturma. dedi hafiften tebessüm ederek.
eylül yine benle oyunlar oynamaya başlaşmıştı, ama bu seferkiler hoşuma gitmekten çok canımı yakıyordu.