-
1.
+1 -5celal şengör dediği arkadaş kenan evren'e "size minnettarız" diye taziye mesajı yayınlayan, koskoca hegel'i kağıt kalemle çürütmeye çalışan bir adam amk ahahahaha. https://www.youtube.com/watch?v=zhx_2Th3azA 1000lerce sayfalık fenomenolojiyi, logistics'i kağıt kalemle çürüttü amk. şaka gibi.
öte yandan ilber ortaylı ve halil inalcık devlet için tarih yazan tipler. devlet "şu şu konuda beni akla" falan der, bunlar da çıkar devleti aklarlar. yazdıkları tarihte devlet kusursuzdur, devlete yönelik tek bir eleştirel tutum yoktur. bir de dünya çapında demiş, sorbonne'a falan bir git bakalım ilber ortaylı'yı halil inalcık'ı gibine takan var mı? nerede naziler tarafından tutsak edilmesine rağmen, referansları ezberden vererek binlerce sayfalık akdeniz tarihi yazan fernand braudel'ler, nerede devletin bunu yazacaksın dediğini yazan ilberler, inalcıklar.
oktay sinanoğlu'na güldüm. dur bir daha güleyim. hahahahahahahahaha.
eğer iki senelik işletme okuduğum konusunda oldukça iddialıysan -işletme 4 senedir bu arada- gel öss puanlarımızı ifşa edelim. ne dersin? : ) -
-
1.
0Aptala anlatır gibi anlatmış ortaçağda felsefe dünyasında bir sempatikliği olmasına rağmen günümüz bilim dünyasında kimsenin giblemediği diyalektiğin bilimle bağlantısızlığını göstermiş.
royal society onur ödülü almış dünyada 5 yıl içinde çalışmalarına uluslararası alanda 1000den fazla atıf yapılmış yegane adama dünyada kim tanıyor diyor :D
Kürttür cahildir üstünde durulmaması gerekir -
2.
-1şaka gibi yahu. adam diyalektiğe "bilimle bağımsız" dedi. hakikaten şaka gibi. bana şu an diyalektik üzerinden temellendirilmeyen tek bir sosyal bilim göstersene? bu arada "ortaçağ bilim dünyasında bir sempatikliği olmasına rağmen" ne ulan? boşuna demiyoruz işte ülkücüler düz adamdır diye. adamın muhtemelen diyalektikten anladığı yeni-platoncular falan. aquinolu thomas'ı falan diyalektikçi zannediyor bu. bak tekrar edeyim, kafan karışmıştır senin şimdi. sosyal bilimlerde diyalektiği dışlayan tek bir dal, tek bir ekol söylesene bana? he?
ulan ben "bu adama atıf yapılmadı" mı demişim? ya da bu adamın ödül almadığını falan mı iddia etmişim. kendi dilini bile anlamaktan aciz, konuştuğu konudan bihaber fakat cehaletiyle doğru orantılı olarak korkunç özgüvene sahip bir ülkücüyle vaktimi öldürdüğüm için fazlasıyla üzüldüm. tabii ki atıfta bulunulacak, ödül alacak amk. koskoca arşive girme yetkisi olan tek tarihçi kendisi çünkü. dolmabahçe'de ömrümü geçirsem, o çöplüğün tek horozu olsam beni de referans alırlar. çünkü koskoca arşive ulaşma yetkisi olan tek kişi benim, haliyle mesele hakkındaki tek kaynak da benim. sonuç olarak ilber ortaylı'nın tek numarası devlet tarihinin yazımını tekeline almış adam olmasıdır. kendisi bu bayrağı hocası halil inalcık beyefendi'den almıştır. arşivlerde çalışma yapmak isteyen yüzlerce avrupalı tarihçi var, niye hiçbiri bu iki beyefendi kadar rahat değil? bilemiyorum cnm yha :'( devletin pisliklerinden fazlasıyla tırstı kuvvetle muhtemel. sonuç olarak "bu adamı kimse takmıyor"dan kastım, hiçbir tarih otoritesinin, uzmanının bu adamı örneğin türk tarihini aktarmada çığır açan bir adam olarak algılamaması. tarihte çığır açmak yeni bir yöntem geliştirmekle alakalı bir sıkıntı. tarih otoriteleri devlet tarihçiliğini bir "çığır" olarak görmüyorlarsa demek ki.
bu arada yozgatlıyım ancak türklük gibi bir iddiam yok. annem ve babam türk'tür eğer bu kadar önemliyse. yozgat'a, genel olarak da iç anadolu'ya gel, misafirimiz ol. türkmenler de dahil bütün bölge insanlarının cehalette nasıl çığır açtıklarını kendi gözlerinle gör, beklerim. -
3.
0gibine takan var mı ===> cevap: 5 yıl içindedünyada çalışmalarına en çok atıf yapılan insan , devlet nişanları, ödüller vs (kürt ve aptal olduğu için basamaklandırayım anlamıyor sanırım)
Diyalektik de hiçbir sosyal teoride referans olarak alınmaz ucu o kadar açıktır ki konuşulmaz( anca sosyal bilimlerden uzak sizin gibi uzak insanlar aslında bunlar diyalektiği de uyuyor diye zorlayabilir) bile dünya üzerinde sosyal bilimlerde bilardo topu, örümcek ağı, mahkum ikilemi gibi daha gerçekçi teoriler kullanılır bu teorilerinde denge noktasını sizin gibi çomarların filmlerden tanıdığı john nash'in denge noktası oluşturur.
zaten uluslararası alanda kullanılan teoriler ve işleyişi hakkında bilgin olsa diyalektik diye ağlamazdın çünkü akademik alanda ancak çay ve sigara arasında muhabbeti edilen dünyada sadece goygoydan ibaret bir felsefik sıçım olduğunu bilmiyor bizim ülkenin cahil gençleri
oktay sinanoğlu'na da çok gülmüştün onu da bir açıkla merak ettim eğitimsiz kürtler nasıl bakıyormuş adama bilmiyordum onu -
4.
-1devlet tarihçisi olduğuna, tarihi mevcut paradigmaya uydurduğuna yönelik bir eleştirin yok anladığım kadarı ile. muhtemelen kendisini referens alan tarihçilerin ülkelerinde ttk gibi ucube kurumlar yoktur. devlet, tarihi kendisini meşrulaştırma aracı olarak kullanmaz, tarihi aydınlatmaya çalışan sosyal bilimcilerin de önünde engel olmaz. örneğin arşivlerin başına bekçi köpeği gibi tarihçi dikmez. ilber ortaylı'nın "gibe takılan" bir zat olduğunu iddia ederken de genelde batılı tarihçilerin referansları üzerinde duruyorsun, bu da ilber hoca'nın yaptığı devlet tarihçiliğinin meşruiyetinin olmadığına yönelik bir mantık oluşturuyor. neyse. zaten buraya bir eleştiri yapamamıştın. bırakayım şuraya, belki bir iki şey söylersin.
buraya da aslında birkaç tespit parçalayacaktım diyalektiğin kullanılmadığı herhangi bir sosyal bilim dalı saysan. fakat sen oldukça iddialı bir şekilde "diyalektik de hiçbir sosyal teoride referans alınmaz" tarzı bir laf etmişsin. bana da bunun aksi 1-2 örnek vermek düşer ki senin teorin güzelce alaşağı olsun. evet. şimdi çok iyi dinle. eric hobsbawm, anthony giddens ve fernand braudel'i yani bugün akademide belki de en çok referans alınan tarihçileri açıklasana biraz canısı. tabii bu kişilikleri ilk defa duymandan mütevellit biraz zor olacaktır. google diye bir şey var elinin altında, çekinme, sömür lan. : )
bu arada hegel'in diyalektiğini "bilardo topu" "örümcek ağı" "prisoner's dilemma" ile falan çürütmek nedir lan puahahahahahahahaha. sen hegel okuduğuna emin misin? hegel'in diyalektik süreçleri aynı zamanda tarihsel süreçlerdir. sonuç olarak diyalektiği de ancak tarihsel süreçlere uygulanabilir. senin "sosyal bilimler"den pgibolojiyi falan anlayacağını düşünmemiştim mevzubahis hegel olunca. seni biraz fazla büyütmüşüm, boş anıma gelmiş.
kürt kürt kürt kürt. selamlar. -
5.
0Şimdi tek tek cevap vereyim de bir şey öğrenirsen kafi
Arşivlerin başına bekçi köpeği gibi tarihçi dikilmez ===> Dünya'da tüm arşivlerin başında resmi tarihçiler bulunur bu tarihçilerde genelde dünyanın her yanından başarı elde etmiş üst düzey tarihçilerden oluşur ingiltere, fransa vs dünyanın her yanında bir arşiv dosyasını çıkardığında üzerinde şu yazar Bu belgeler ingiliz resmi tarihçileri tarafından incelendikten sonra açılmıştır
ilber Ortaylı, Halil inalcık devlet tarihçiliği yapıyor> Uluslararası akademik alanda resmi ve bağımsız tarih araştırma kurumlarınca ödül almaktan sünnet çocuğuna dönmüş adamlar. Tabi ki bu tarihçiler sizin hayal ürünü kürt imparatorluklarını görmediği için dünyadaki herkes gizli bir plan içinde ;)
>> Eserlerine baktım: Modern Toplumlarda Cinsellik, Aşk ve Erotizm , Metafiziğe Giriş, Marksist Yaklaşımın Eleştirisi
Bir kaç popüler toplum bilimci
Sosyal bilimlerde 3 ekol varda 2 ekolü analım: 1.si sosyal bilimlerin fenni bilim dalları gibi olmasını isteyenler, 2.si sosyal bilimleri felsefe içinde boğan bu tip adamlar
atıf sayılarına baktım 32 yazıyor :D resmi ödül = yok
bu adam'ın sadece hegel eleştirisi kitabından dolayı sanırım hala diyalektik dünyada geçerli sanıyorsun olum çok salaksınız ya :DDD
Bilardo topu, örümcek ağı, mahkum ikilemi zaten tarihsel süreçleri ayrı ayrı açıklayan teorilerdir mesela bir tanesi küba füzeler krizinden sonraki süreci açıklar, diğeri 2. dünya savaşı sonrasında politikalara uygulanır vs ama zaten konu hakkında hiçbir bilginin olmadığı açık google yazıp ne olduğunu 2 sn okumaya bile erinmişsin.
bilmediğinde susmak utanç verici değil google a diyalektik makale yazıp daha adamların bunu eleştirdiğini bile bilmeden çıkan isimleri kopyalama -
6.
0arkadaş bu kadar cahil ve kafası karışık olup bu kadar özgüven sahibi olanına rastlamadım ben. yahu haydi bu özellikler tamam da okduğunu niye anlamıyorsun sen amk? ulan, tezime subtitle döşemekten iflahım gibildi bizimki anlamamaktan hala yorulmadı. şu gavur amı gibi sıcak atmosferde kronik kahvehane müdavimi babanın ter esanslı, sol yanına üç hilal iliştirilmiş ceketini giyersen böyle sıkıntılar yaşanır. yapma, etme.Tümünü Göster
vaktimi daha fazla heba etmek istemediğimden elimden geldiğince kısa keseceğim. muhtemelen bir daha da yazmam. niye yazayım amk, "tarih fenni bir bilim olmalı" tarzı dünyanın en absürd tezini savunan bir adama oturup tarih mi anlatayım, diyalektiğin bilime etkisinden mi bahsedeyim. neyse yürüyelim.
öncelikle "bekçi köpeği" benzetmemi "arşivde biri duruyor diye" yapmış değilim. bir önceki entrymde de buna yeterince değindim. türk arşivlerine yabancı tarihçilerin erişim sorununa değindim. erişim sorunundan kaynaklı olarak da arşivlerdeki konuların sadece ilber ortaylı'nın yansıttığı kadarı ile bilinebildiğini, bu yüzden kendisinin tek kaynak olduğunu söyledim. ödüller dolayısı ile "sünnet çocuğu"na dönmesinin sebebi de budur. sen ise cevabını benim eleştirimin orada fiziksel olarak birinin bulunmasına olduğunu varsayarak kurgulamışsın. tekrar soruyorum. niye yabancı tarihçilerin de kapsamlı araştırmalarına izin verilmiyor bu arşivlerde? neden arşivleri tarihe aktarmayı ilber hoca tekeline almış durumda? kürt imparatorluğu kapsdıbına belki parthian empire alınabilir. o da aşırı ihtilaflı bir mesele. tarihçiler kürtlerin kökeninin parth uygarlığı olup olmadığına dair ciddi bir tartışma içinde. coğrafi olarak da, dialect olarak da parthlara oldukça yakınlar ama dediğim gibi kesinliğe kavuşmuş bir şey yok ortada. onun dışında irili ufaklı birkaç emirlik dışında kürtlerin devlet konusunda herhangi büyük bir mekanizma oluşturamadıkları görülüyor, haklısın. bunları ne için yazdım, konumuzla ne alakası var? şöyle ki ilber hoca'nın bir kürt devleti olduğunu kabul edip etmemesi, devlet tarihçisi olup olmamasında bir kıstas değil. şayet ulus-devletin inşa edildiği kimlik "türk" kimliği, devlet tarihçiliği de mesela bu kimliği anlamlandırmaya tarihi çarpıtarak değiştirerek aklamaya çalışır. örneğin iskitlerin türk ilan edilmesi de en az parthların kürt olup olmadığı kadar ihtilaflı bir konu. büyük tarihçimiz ilber hoca'nın, aksi yönde de çok ikna edici tezler olmasına rağmen "iskitler türk'tür ulan" diye kestirip atması, bana güneş dil teorisini, türk tarih tezini falan hatırlatıyor. gerçi devlet tarihinden başka hakim olduğun bir alan olmadığı için tarihsel meselede kuvvetle muhtemel emme basma tulumba onları da kabul ediyorsundur, onu hesaba katmadım bak. : )
diyalektik tartışmamıza değinelim biraz da. hatırlarsan tartışma celal şengör adlı kişinin hegel'in diyalektiğini kağıt kalem ile çürütmeye çalışmasıyla başlamıştı. ancak bu tartışmayı anlamlandırışında yine bir sorun göze çarpıyor. şöyle ki ben "hegel diyalektiği doğrudur" diye bir savda bulunmadım. ben "diyalektik doğrudur ve tarih alanında kullanılmaktadır." dedim. burayı açalım. diyalektikten kasıt "tarihsel diyalektik"tir, yani evet marx tarafından ortaya konan diyalektiğin sosyal bilimler üzerindeki etkilerinden bahsediyorduk. "hegel'in eleştirisi" adlı çalışmayı da bilinçsiz olarak vermiş değilim. "hegel'in eleştirisi" adlı bir kitabın hegel'i eleştirdiğini anlamak senin için fazlasıyla komplike bir zihinsel süreç olabilir. şayet marx'ın ortaya koyduğu diyalektik de hegel diyalektiğinin bir eleştirisidir. zaten celal şengör ile ilgili attığım videoyu izlersen, marx'a da aynı doğrultuda eleştiriler getirdiğini göreceksin. (gerizekalı, saftirik, vs.) hegel diyalektiği gibi dünya düşün tarihini -hatta siyasal tarihini de- bu denli etkilemiş bir düşünce sistemini kağıt kalemle çürütmeyi eleştirmiştim, diyalektiğin günümüz sosyal bilimlere etkisini sadece "hegel diyalektiği" ile açıkladığım bir yer de göremiyorum. sadece modern diyalektiğin kaynağını kağıt kalemle çürütmeye çalışmak gerçekten salakça. ha, müritleri anlıyor ama sıkıntı yok.
bilardo topu, örümcek ağı, vb. teoriler zaten diyalektikle bir çelişki içerisinde değil ki. hegel diyalektiğinden bahsetmiyorum, altını çizeyim. mutlak akıl, tarihsel tin gibi tarihe bir erek yükleyen anlayıştan bağımsız olarak, modern diyalektik sınırları içinde değerlendirdiğinde bir tezatlık yok bu teoriler arasında. hegel diyalektiğini temel aldığımı düşünerek yardırmışsın da yardırmışsın. kürt olsam içim yanmayacak da bu ne kürt nefretiymiş lan. iki tek kaş kürt resmi atsan, bir yeşil resmi falan paslasan bir kürt muhtemelen fazlasıyla provoke olurdu. böylesine boyunu aşan meselelere girmene lüzum yok ki. : )
bir de şu referans meselesine gelelim ya. öncelikle senden bir kaynak rica edeceğim. lütfen şu 30 atıf şeysini bir kanıtla. ayrıca hobsbawm+giddens+braudel'i de ayrı ayrı istiyorum. madem kime ne kadar atıfta bulunulduğuna dair bir kaynağın var bu üç yazara yapılan toplam atıfa bir de levi-strauss'u ekleyelim. ödül acayip önemli bir şey ya ondan söylüyorum. kendisi ödüllü bir sosyal antropologdur. antopolojiyi diyalektikle birleştiren bir zattır da. bu "atıf sayacı" kaynağınızdan kendisine de bakmanız mümkün mü? : )
ayrıca "diyalektik makale" ne lan. ulan safi israf yahu. seni yapmaya harcanan enerji en azından biyo yakıt sektörüne harcansa vatana millete daha hayırlı olurdu. yahu kardeşim sen hobsbawm'ı, braudel'i ne bileyim giddens'i, claude levi-strauss'u falan duymadıysan herkes aynı durumda olmak zorunda mı? ayrıca uludağ üniversitesi ney lan? bölüm de uluslarası ilişkiler falandır. kıyamam ya. :'( -
7.
0cahil kürdün rezil olduktan sonra 10 paragraf küfürleri herhalde okuyacağımı düşünmedi. :D
klagib kürt işte -
8.
0zuahahahahahahahaha. şu 30 atıfı nasıl da uydurmuş ayakkabısı peynirli cheetos kokan ülkücü parçası. senin her yerin münevver olsa ne olur amk uludağ'da okuyorsun lan sen. haddini bil amk. ;)
diğerleri 6 -
1.
başlık yok! burası bom boş!