dıbınakodumun çocuğu saatlerdir okuyan adamları yüzüstü bırakıp gibimsonik bi cevabı yollamaktan erinen bin kurusu taşak mı geçiyosun lan sen bizle? bak şimdi o melisa mı melis mi ne gibimse, nasıl gibiyorum kelimelerimde.

yazın gelmesi arkadaşlarla plan yapıp bi tatile çıkmamız gerektiğinin habercisiydi. ali, ben ve cenk; ailelerden izin alındıktan sonra, egenin sıcak denizi ile tatile yeni gelmiş cıvır hatunların göğüslerinde güzel vakit geçirmek için yola koyulduk. tatil köyüne vardığımızda ali yorgun olduğunu belirtip hemen yatağına zıbardı, cenk ve ben sahil yüzü görelim diyip kumlara doğru asil adımlarla yanaştık. adının melisa ve ceren olduğunu gördükten bi yarım saat sonra öğrendiğimiz taş gibi 2 hatunu gözümüze kestirmiştik bile. cenk'in gözlerinden av sezonunun açıldığı anlaşılıyor, benden de bi atak beklediği ağzından akan salyayla pekişiyordu. şezlonglara uzanmış bu afeti devranlara yanaşmak pek de akıl kârı değildi çünkü az ilerde ailesi olabileceklerini düşündüğümüz birkaç yaşlı insan vardı fakat cenk gözüne kestirdiği hiç bir avı yarıyolda bırakmaz, mutlaka en azından bi parçasını koparıp yoluna devam ederdi. yürü kanka sözleri düşüncelerimin tasdiği niteliğindeyken kendimi kızların yanıbaşında bulmuştum bile. cenk söze girdi

+ selam, şezlong kiralayacaktık ama manzarası en iyi olan yer buradaymış. parasını ödesem de bize müsade etseniz nasıl olur?

20 yıllık avcıydım böyle method görmemiştim o ana dek. cenk'in kararlılığı, azmi ve kendine güveni karşısında çıkarıp " beni gib nolur " diyesim gelmişti ama kendimi tuttum.

kızlar geçici şoku atlattıp yüzlerine sinirli bi ifade takınarak

- komik olduğunu mu sanıyorsun sen?

sözleriyle cenki tersledi. küçük dilim zütüme kaçmak üzereydi, adeta bir iç savaş sonucu tarafsız kalan suriyeli mülteci gibiydim, kaçmam gerekiyordu ama bırakamazdım cenki.

• şş gerginliğe gerek yok, espri yaptı çocuk.
- al şu çocuğu ve gidin burdan.
+ sen ne şımarık kız çıktın be

ortam giderek kızışıyordu ve bi şeyer yapılmalıydı. aniden çığlıklar atarak denize koştum ve suyun dibine çakıldım. yaklaşık 50 saniye durduğum suyun altından kafamı çıkardığımda tartışmanın noktalandığını ve tüm gözlerin bana odaklandığını gördüm. evet, amacıma ulaşmıştım. su çok güzel, gelsenize diye bağırdım. akabinde cenk sözlerimden cesaret almış olacak, kızlara melül bi bakış çakıp beraber yüzelim mi sorusunu yöneltmiş(sonrasında anlatmıştı). kızların çatık kaşları düşmüş, birlikte yanıma gelmişlerdi. yarım saatlik çetin mücadeleden zaferle ayrılmanın verdiği keyif üzerime sıçratılan soğuk suların burun deliğimden genzime kaçmasıyla tadsızlaştı. hem sudayız hem su sıçratıyor dıbınakodumun huurları içsesiyle mücadele verdiğim sıra yanıma yaklaşan diğerine göre nispeten daha güzel kız kulağımı tuttu birden.

- aa yapışık kulağın var senin, nadir görülen bi şey.
• bence saçma bi konu, başka bi şey bulalım onun hakkında konuşuruz.
- bence de.

kızı ikna edip cinsellik, sex, ferre sektörü ve vivid entertainment şirketinin kim kardashian ferresi için ödediği 3 milyon dolarlık miktardan bahsettik. güzel geçen vakitler, kumsaldan seslenilen yaşlı ses tonlarıyla noktalanmaya hazır gibiydi. kızlar aramızdan ayrılırken arkalarına dönüp " xx bar'ın önü, saat 11 " dedi. sanırım bu bize verilen bir mesaj olsa gerekti. kızlar gittikten bi yarım saat sonra biz de denizden çıkıp odada züt büyüten alinin yanına vardık. 2 hatun düşürdüğümüzden, üçüncüyü bulursak neden kendisinin de gibişemeyeceğinden bahsederek gönlünü yaptık. saat 10 da aliyi yarı buruk vaziyette otelde bırakıp cenkle dışarı çıktık. önce bi puba geçip yarım saatliğine demlendik, ardından kızların bahsettiği mekanın önünde 10 dk önceden varıp beklemeye başladık. vaktinden 5-10 dk geç gelen kızlarla mekana girip cenkle başladığımız demlenmelere kızlarla devam ettik. 2 saati geçmeden kızlar zum olmayı başarmıştı. ben melisayı, cenk cereni aldı ve piste çıktık. melisa çılgınca sürtüyordu ve kulağıma yaklaşık boynuna nefesimi vermem için telkin ve telekinezilerde bulunuyordu. davetlere anında icabet eden naciz bedenim istekleri geri çevirmiyor, üstüne bikaç application daha indirip alttan sürtünmeyi de beceriyordu. artık kayışı koparmanın eşiğindeyken cenke durumu izah edip melisayı mekandan çıkarmayı uygun görüyordum. melisaya teklifi yaptığımda cerene söyleyip geliyorum demişti, ben de cenke bi şey söylemeden melisa döner dönmez kızı mekandan çıkarmıştım. gibmişim cenki, o kim amk. bar kapısında melisanın gözler iyice kayık vaziyetteydi, temiz hava daha bi güzelleştirmiş kafasını çok belli. iyice sarıldığı kaslı vücudum, ürkek bedenini ağır ağır sahil koyuna taşımaya başladı. sessiz, yalnız ve en önemlisi ıssızdı onu zütürdüğüm nokta. nihayet yakamozun efil efil vurduğu müthiş manzara eşliğinde, zütünün üzerine oturttuğum melisa kendini bana teslim etmiş vaziyetteydi. dudaklarından hikayeci sözleri fısıldanıyor fakat gözbebekleri benim için ufalıp büyüyordu. ne hikayecisi, film mi çeviriyoruz burda dıbınakodumun karısı diyip kulağına dil atasım geliyor fakat yanlış anlaşılmaktan korktuğum için parmak aralarını ovuşturmakla yetiniyordum. daha iyi misin tarzı sorularıma, çok kötüyüm sözleriyle yanıt veriyor, beni nolur eve zütür cümleleriyle 2xcombo yapıyordu. bu ne hız amk?
tabi ki gece bu kadar basit sonlanamaz, sonlanmamalıydı. göğsüme yatırdığım ufacık kafasından çıkan sırma saçları parmak uçlarımla narince okşuyor, dudaklarının arasında gezen diğer parmaklarım yavaşça göğüslerine kayıyordu. atılan her parmak adımı vücudunu titretiyor, yapma lütfen sözleri gecenin sessizliğinde kaybolup gidiyordu. artık çok geçti, ok yaydan gib bedenden çıkmıştı. bluzunun arasından soktuğum elim iri göğüslerini sıvazlarken dudaklarına yaklaşıp çilek rujunun tadına bakma şerefine nail olmuştum artık. başta direten körpe vücut zamanla karşılık vermeye başlamış, üzerime çık doktrinleriyle desteklenmişti. denileni, üzerime düşeni yapıp yavaşta vücudumu vücuduna saldım. baktım ölücek, alta ben geçtim bunu bi hamlede üstüme aldım. artık üzerindeki saflık geçmiş, çılgınlar gibi öpüyordu ateşli dudaklarımı. bi eli pantolonumun kemerini çözmek için çaba sarfederken diğeri adeta el ense çekiyordu. baktım olcak gibi değil, kendim çözdüm kemeri ve sıyırdım pantulu aşağı doğru. bunu da bi hamlede altıma alıp eteğini yukarı, kilodunu aşağı indirerek vampir drakulanın kanı gördüğünde yaptığı atak misali sarıldım minnacık pempecik am dudaklarına. öküz gibi, adeta bir sığır gibi yalıyordum o volkan ateşinden farksız dudak eriten am sularını. artık iyice kıvama gelmiş minik vücuda kocabaşımı yerleştirmenin vakti geldi de geçmek üzereydi dahi bile evet ve ki. neyse, çıkardım malı calvin klein " EVET CALViN KLEiN " marka baksırımdan dışarı ve pamuk ellerinin arasında biraz sıvazlattıktan sonra ani bi öfkeyle soktum minicik amcığının deliğine sertçe ve hışımla. attığı çığlık kulak zarımı gibmiş olcak ki bi süre çınladı benim zavallı organım. dur lan ne bağırıyosun hemen diyip iki tokatla ödeştirdi bizi yannanım. oo kafiye. delice gibiyorum melisayı, kuduruyor kevaşe. kendinden her geçişinde tokatlayıp yeniden ayıltıyor ve bayılana kadar yine yeniden gibiveriyorum yakamoz altında. yaklaşık 40 dk alkolün de verdiği etkiyle zevki 4 katında yaşayarak çoğalttığım melisanın nefes almadığını farketmemle kendime geliyor; ulan geç oldu be kızı yatıram düşüncesiyle kapalı göz kapaklarına tükürüp ayılmasını sağlıyorum. evet, öyle delikanlı bi soydan geliyorum ki kendimden önce kızı düşündüğümden boşalmadan oradan kalkabiliyorum. kızı sürüye sürüye bi taksiye bindiriyor, abi bildiğin en uzak yere bunu zütür parası neyse ayılınca ondan istersin diyip ağlayarak koşmaya başlıyorum. otele vardığımda cenk yüzünde morluklarla karşılıyor beni. ali bunu iyice dövmüş belli ki diyor, cenke ne olduğunu bile sormadan taşaklarımı avuçlayıp yatağıma gidiyorum. sabah başım kazan olmuş vaziyette uyanıp dün gece ne olduğunu sormak için cenkin yanına gidiyorum ancak aliyle birlikte otelden çoktan ayrıldıklarını bikaç saatlik araştırmanın sonunda iz bulamayınca anlıyorum. daha da feci olanı, bulunduğum yerin otel olmayışını idrak etmem oluyor. gerisini düşünmek bile istemiyorum.