Ardından Arabi'ye göre Allah'ın bir parçası olan Firavun cehennemden kurtulur [48], zira Allah nasıl kendini cehenneme atsın ki? iyi okuyun şurayı iyi okuyun, binbir türlü laf kıvırmalarla adam Firavun'u cennetlik ilan ediyor, sonra da başımıza kural koyucu islam alimi oluyor bu zerzevatlar. Arabi'nin şizofrenik hayal dünyasına göre Musa ve Firavun kendi aralarında "varlığın birliği" hususunda anlaşıyor, onları izleyen halk bunu anlamasa da, Firavun da varlığın birliğine inandığı için cehennem azabından kurtuluyor.
Oysa Kuran'da Firavun için şu denir: "Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!"" (Mümin suresi, 46. ayet)
Tabi Arabi, binbir türlü laf kıvırmalarla ve bu ayetlerde söylenenlere mecazi anlamlar yükleyerek bu ayetleri geçersiz kılar. Zira kendisi bu ayetlerin esas söylemek istediklerini (!) bize mana katından aldığı bilgilerle aktarır. Yani Arabi'nin Fusüsul Hikem'i > Kuran.
Şimdi sevgili kaynatasızlar, insanlara bazı meseleleri soyut kavramlar üzerinden anlattığında bunun önemini yeterince idrak edemiyorlar. Ancak o söylenen olay somut bir şekilde başına geldiğinde veya soyut kavramlarla anlatmaya çalıştığınız o olayın sonuçlarını bir şekilde gözleriyle gördüğünde işin önemini fark edip tepki gösterebiliyorlar. Şimdi o sebeple, bu adamların iblis'i ve Firavun'u övmeleri ne demektir, işin ciddiyeti nedir, bunları size daha net bir şekilde anlatmam lazım.
Arabi'nin Firavun'u övmesi veya Hallac-ı Mansur'un iblis'i övmesi, öyle başına boynuzlu taç takıp, eline de üç dişli mızrak oyuncağı alarak şeytan kılığında partiye katılan Selin'in yaptığı gibi laylaylom bir mevzu değildir. Selin'in yaptığına güler geçersin veya "hay dıbına koduğumun salağı" dersin ama yine geçersin, fakat gelgelelim bu adamların iblis'i ve Firavun'u övmeleri tam bir şeytanlıktır, ciddidir.
iblis ve Firavun, kötülükte en ileri giden yaratıklardandır. Yukarıda Firavun'un akıbetiyle ilgili ayeti okudunuz, Allah cehennem azabının en şiddetlisine layık görüyor Firavun'u, zira yaptığı kötülükler maksimum düzeyde. Buradan şunu anla ey gadasını aldığım: iblis'i ve Firavun'u övmek, kötülükleri övmektir. Zira iblis de Firavun da Kuran'da yaptıkları kötülüklerle anılan ve lanetlenen yaratıklardır. iblis ve Firavun bir yerde "kötülük" demektir. Bu adamların iblis'i ve Firavun'u yüceltmelerinin tek sebebi kötülükleri yüceltmek istemeleridir. Zira ruhçuluk ve tasavvuf inancına göre "kötülük" dediğimiz şey yoktur, çünkü her şey Allah'tır ve Allah zaten apriori olarak iyidir. Her şey Allah'ın bir parçasıysa bu durumda nasıl kötülük var olabilir? işte iblis'in ve Firavun'un yaptığı ve bizim de adına "kötülük" dediğimiz bu şeyler, ruhçuluk/tasavvuf inancına göre insanların ruhani evrimine katkı sağlayan, Allah ile bir olma sürecini hızlandıran "olumlu" şeylerdir. Yani düşük seviyeli insanların (!) adına "kötülük" dediği olaylar, aslında harika olaylardır, zira sizin daha fazla acı çekerek daha fazla yücelmenizi, pişmenizi ve Tanrı ile bir olma yolunda hızlanmanızı sağlarlar.
Ramtha adlı ruhçu kitapta bu işin felsefesi gayet açık seçik anlatılır, şimdi bu sefer ekleyeceğim bölümleri okumanızı istiyorum, Ramtha'nın şu altını çizdiğim kısımda söylediklerini okuyun [49]:
http://imgim.com/2b2.png
Her şey gibi insan da Tanrı'nın bir parçasıdır ve dolayısıyla insan; Tanrı'dır. O halde insanın yaptığı hiçbir şey yargılanamaz. Zira insanın yaptığı her şey Tanrı'nın yaptıklarıdır. E Tanrı da kötülük yapmayacağına göre, insan da kötülük yapmaz. He ama gidip tecavüz mü eder, adam mı öldürür, çocuk mu keser, hırsızlık mı yapar, heh işte tüm bunlar insan denilen varlığın yararınadır. Size tecavüz eden bir insan, aslında sizin daha fazla çile çekip daha hızlı bir şekilde Tanrı ile bir olmanız için size "yardım" ediyordur. O sebeple Tanrı gibi insan da yargılanamaz, sınırlandırılamaz. insanın yaptığı işlere "suç", "günah", "kötülük" gibi sınırlayıcı isimler takılamaz, zira insanın yaptığı her şey Tanrısaldır. Hatta bu spiritüalistlerin üst boyut varlıkları, insanlara zaman zaman "yaramaz varlıklar" diye hitap ederler, yaramazlıktan kastı da insanın işlediği suçlardır işte.
Anlatabildim mi ne demekmiş iblis'i ve Firavun'u övmek, kötülükleri övmek?
Ramtha'dan devam edelim, şu ufacık kısmı da kendin okuyacaksın ki gözlerinle görüp beyninle anlayacaksın bu pisliğin ne olduğunu [50]:
http://imgim.com/bg.png
•
*ramtha sf 226 son 1,5 buçuk paragraf--
Bir şeye "iyi" demek, onun karşısında bir de "kötü"yü yaratacağından, hiçbir şey ne iyidir ne de kötü. Her şey Tanrı'dır, her şey sadece "var olan"dır. Her şey birdir işte yahu. Siz ne diye tecavüz edip adam öldürenlere, veya yalan söyleyip insanları dolandıranlara tepki gösteriyorsunuz? Siz basit varlıklar mısınız? O tecavüz edenler, çalanlar, öldürenler var ya, Tanrı'nın bir parçasıdır ve sizleri zor olaylarla karşı karşıya bırakarak Tanrı'ya dönüşme ve bedenli insan halinizden kurtulma sürecinizi hızlandırırlar. işte tasavvufun ve ruhçuluğun "sevgi, aşk, barış" maskeli öğretisi budur. Tabi ki "aşk"ı ve "sevgi"yi bu kadar sık kullanacaklar, çünkü onlara göre her şey sevgidir, her şey, aklına ne geliyorsa...
Adına kötülük dediğimiz (ki gerçekten de kötülük olan) bu olaylar ve çileler, tasavvufta çok kutsaldır. Zira ruhçulukla tamamen aynı mantığa sahip olan tasavvufta da çok çile çekmek; çok pişmek demektir. Çok fazla kötülüğe (aslında yardıma) maruz kalmak; Tanrı ile bir olma yolunda ilerlemektir. Şimdi Mevlana'nın Mesnevi'sinden bir hikâyeye geçiyoruz, hikaye uzun olduğu için sadece bir kısmını ekleyeceğim buraya, içeriğini ben anlatacağım [51]: