E o zaman Allah bunu nerede demiş, hangi kitaptan konuşuyorsun sen, diye soracak olursanız Mevlana'ya, kendisi zaten vahiy aldığını pek çok kez belirtmişti. Onların her sözleri Allah'ın sözüdür zaten, sorgulayamazsınız.
Mevlana gibi yüce zatlar, "keşif" veya "ilham" yoluyla Allah'tan birtakım bilgiler alırlar. "Keşif" ve "ilham" diye iki söz uydurmuştur tasavvufçular, zira "vahiy" demeleri bizim müslüman cemaatinin tepkisini çekiyordu, onlar da bu sebeple "vahiy" ile aynı anlama gelen "keşif-ilham" laflarını uydurdular. Soracak olursan "keşif" ve "ilham" ile "vahiy" arasındaki fark nedir diye, sana süslü sözlerle ve uyduruk yorumlarla bir sürü izahta bulunurlar, onların saçmalıklarını buraya yazmayacağım kafanızda gereksiz bilgi yer etmesin diye. Ama keşif veya ilham demek, bu adamların jargonunda vahiy demektir. Bu budur.
Tanrının çocukları, parçası olan Veliler, işten güçten beridirler Mevlana'ya göre. Şarap da içerler, ibadet de etmezler, onlar bizim gibi alt mahluklarla aynı kefeye konulacak varlıklar değillerdir.
Peki bu elin sarıklı sakallı, hiçbir taka derman olmayan herifleri nasıl bunları iddia ederler? Nereden alırlar bu gücü?
Tabi ki kandırdıkları sığır ve mürit sürüsünden alırlar. Tüm güçleri bu kandırılmış sığır sürüsünden gelir. Bak bu yazının altında Kuran ayetlerine zıt gitmek pahasına bu adamları savunan müslümanlar (!) göreceksin. Anla işte bu adamların nasıl böyle zütleri kalkıyor, nasıl Allah'lık ilan edecek kadar ileri gidebiliyorlar.
Yasin suresinin 74. ve 75. ayetlerinde şeyh-mürit ilişkisi anlatılır:
"Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilahlar edindiler.
Oysaki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır."
Ya son cümleyi bir daha oku lütfen: "Tam aksine, bunlar o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır"
Uyduruk Mevlanaları, Yunusları siz yarattınız, hala da sahipleniyorsunuz. Siz onlara hizmet ediyorsunuz siz, onların size hayrı yok, hiçbir zaman da olmadı.
Ama siz yıllardır Kuran'ı anlamadığınız Arapça dilinde okursanız, hele hele bunların söylendiği Yasin suresini gidip ölülerin arkasından okunan bir ritüel aracına dönüştürürseniz (ki Yasin suresi "bu kitap diriler içindir" lafının geçtiği tek suredir, ironiye bak) gider böyle sömürülürsünüz. Ne diyim, Allah islam'ı ve dünyayı bu müslümanlardan korusun.
Şimdi bakın Mevlana ile aynı dilden konuşan bir başkasını göstereceğim size, bu varlık bugün yüzbinlerce müride sahip. isteyen şu video'ya baksın:
http://www.hizliresimyukle.com/image/BAUb
Şeyh Nazım Kıbrısi'nin vekili olan bu ulu zat (!) diyor ki: "Bir kardeşimiz soruyor, sözlerinizin hangi kitaptan olduğunu söyleyebilir misiniz, diyor. Biz burada kitaptan konuşmuyoruz ki, şu kitaptan konuşuyorum diyeyim. Allah, peygamberlerine nasıl vahyederse, velisine de ilham eder."
Şimdi buraya Mevlana öyküleri yazan Elif Şafak'ı getirin. Bu adamı görünce "ıyy" diyecektir. Sebep? Oysa Mevlana ile birebir aynı şeyi söylüyor bu adam.
Şimdi buraya Mevlana'yı sırf toplumun dayatmaları yüzünden savunan ortalama bir Türk müslümanını getirin. Bu adamı görünce "ıyy" diyecektir. E sebep? Mevlana ile aynı şeyi söylüyor bu adam.
Şimdi buraya şu spiritüalist derneklerdeki kısa boyalı saçları olan ablaları getirin. Onlar da bu adamı görünce "ıyy" diyecektir. Niye ki? Mevlana ile aynı şeyi söylemiyor mu bu adam güzel kardeşim?
Mevlana bu adamın aynısıdır, Mevlana'nın bu adamdan tek farkı daha iyi şiir yazabiliyor olmasıdır. Mevlana'nın da böyle müritleri vardır ve onlara "ben de peygamberler gibi Allah'tan ilhamla, keşifle bilgiler alıyorum" der. Sana Mevlana'nın kitaplarındaki yukarıda gösterdiğim bölümleri okumuş olman bile bunu bilmen için yeterlidir. Mevlana da aynı bu adamlar gibi "şeyhler/veliler vahiy alır" der. Mevlana o uyduruk kitaplarında "Tanrı şöyle şöyle dedi" diye yazar, fakat hiçbir kitapta yazmaz Tanrı'nın öyle dediği, zira o sözler Mevlana'ya Tanrı tarafından bildirilir!
Allah ise Kuran'da uyarır:
"Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır! ... " (Enam suresi 93. ayetten)
Bu şirin ve ponpon görünümlü tasavvuf öyle bir pisliktir ki kaz kaz bitiremezsin. Ama yine de kazmaya devam edeceğiz, maksat Allah'ın rızasını kazanmak. Tasavvufun 12-13. yüzyıllarda yaşamış olan bir diğer ağır topu, ibn Arabi'dir. Kendisi Endülüslüdür ve bu tasavvuf inancının şekillenmesinde en çok payı bulunanlardandır.
ibn Arabi'nin en önemli eseri "Fusüsül Hikem"dir. Fusüsül Hikem, bu Arabi denen arkadaşa verilmiştir (!). Durumu, kitabın önsözünü okuyarak ibn Arabi'nin kendisinden öğrenelim [33]:
http://www.hizliresimyukle.com/image/BAw7