/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    0
    Sen Allah değilsin, çünkü sen yoruluyorsun, uyuyorsun, bıkıyorsun, heyecanlanıyorsun. Sen Allah değilsin çünkü senin koltukaltın 2 gün yıkanmadın mı leş gibi kokuyor. Sen Allah değilsin, sen bir yaratıksın. Nice çileler de çeksen (ki çile çekmek sana illa ki bir şeyler katmak zorunda değildir), milyonlarca yılı gibtir et katrilyonlarca yıl da geçse, sen Allah'la bir olmayacaksın, tekamül etmeyeceksin. insan doğdun, insan öleceksin, ve Kuran'a göre de bu dünyada yaptıklarınla yüzleştirilmek için insan olarak ahirette yeniden yaratılacaksın.

    Tasavvuf denilen şey, mistik ve pagan bir dindir güzel kardeşim.

    Ra Bilgileri adlı spiritüalist kitaptan devam edelim [14]:

    http://www.hizliresimyukle.com/image/BAU8

    http://www.hizliresimyukle.com/image/BAUo

    Gördüğünüz üzere yine her şeyin "bir" olduğu ve her şeyin Tanrı olduğu düşüncesi, tıpkı tasavvufi metinlerde olduğu gibi burada da okuyucuya yedirilir. Her şeyin bir olması düşüncesi panteist/panenteist öğretinin bir eseridir. islam inancına göre ise bir olan Allah'tır. Fakat tasavvufçular, islam'a tamamen ters olan "her şey birdir" felsefesini şu şekilde islam'a yamamışlardır: Allah her şeydir, ve Allah birse, o halde her şey birdir. Vücud (varlık), birdir.

    Yani ayrı ayrı benlikler, ayrı ayrı varlıklar yoktur tasavvufçulara ve spiritüalistlere göre, çünkü her şey birdir. Hatta "benlik", öldürülmesi gereken bir lanettir tasavvufa göre. Tasavvufçuların çile çekip nefslerini öldürmeye çalışmaları da bu sebepledir ki Kuran'da benliği/nefsi öldürmek değil, ona iyi ve güzel davranmak öğütlenir. Yine Kuran'la taban tabana zıt olan bir anlayışla karşı karşıyayız yani. Tasavvuf düşüncesine göre insanın "benliğinden" kurtulması gerekir, çünkü "benlik" denilen şey insanın haşa Allah olmasını engelleyen bir aldatmaca, bir illüzyondur.

    Şimdi konuyla ilgili olarak kameralarımızı yeniden Konya gecelerine, yani Mevlana'ya çeviriyoruz [15]:

    http://www.hizliresimyukle.com/image/BAUm

    Mevlana'ya göre "benlik" bir suçtur, bu beyitlerde Mevlana süslü sözlerle benliği öldürmeyi ve koyun olmayı öğütler müritlerine. "Sürüde kal" der.

    Mevlana'nın "benliğini öldür, sürüde kal" diyerek verdiği öğütler, meseleyi tam olarak bilmeyen ve Mevlana'nın her dediğini iyiye yormaya meyilli zihinlerde şöyle bir etki bırakır: "Ya adam işte halkın arasında kalmayı öğütlüyor, benliğini öldür, çok sivrilme diyor, ne kadar kibirden uzak bir şey değil mi?". He canım, Mevlana'nın "benliği öldür" tavsiyesi vermekle amaçladığı şey şudur, bakın eğer benliğinizi öldürürseniz ne olurmuşsunuz, lütfen hepsini okuyun [16]:

    http://www.hizliresimyukle.com/image/BAUC

    Eğer benliğinizi öldürürseniz Allah olurmuşsunuz, evet gerçekten de kibirden çok uzakmış Mevlana hazretleri. Nefs-i Emmare, tasavvufta Allah'la bir olmak için aşılması gereken bir mertebedir ki bu tasavvufun mertebeleri de yine Hinduizm ve Budizm gibi mistik dinlerden araktır. Ve bu mertebelerin sonuncusu da daima Allah veya Evren ile bir olunan yokluk hâlidir. Tanrı/Evren ile bir olunan bu yokluk hâlinin adı tasavvufta fenafillah, Hinduizm'de samadhi, Budizm'de nirvana'dır. Mevlana'nın bu satırlarda "padişah" dediği de Allah'tır elbette. Mevlana'ya göre eğer benliğinizi öldürürseniz, padişah yani Allah oluverirsiniz. Zira nefs, yani benlik, insanın Allah olmasını engelleyen bir zincirdir Mevlana'nın deyimiyle.

    Şimdi pası Mevlana'dan aldık, bizim Ramtha adlı spiritüalist kitaba geçiyoruz. Ramtha adlı yüce varlık, insanoğluna şunları öğütler [17]:

    http://www.hizliresimyukle.com/image/BAwp

    Ramtha, Mevlana ile "tamamen" aynı şeyi söyler: Benlik, insanın Allah olmasına izin vermeyen bir engeldir.

    Konuşma dilinde "Ego"yu çoğu zaman "kibir" anlamında kullanırız, hani "egonu kır" falan deriz ya, işte bu yanlış bir kullanımdır hacı. Zira ego ve kibir bambaşka şeylerdir. Kibir kötüdür, ego ise kötü falan değildir. Ego demek; benliktir, nefstir. Seni sen yapan şeydir ego. Ramtha da bu bağlamda eğer egonuzu, yani benliğinizi öldürürseniz Tanrı olacağınızı öğütler tıpkı Mevlana gibi.

    Yeniden Mevlana'ya, Divan-ı Kebir'e bakalım, çerçeve içindeki kısımları okuyun [18]:

    http://www.hizliresimyukle.com/image/BAUJ

    Bu süslü lafların anlamı yine aynıdır: Benliğini öldür, Allah ol. Mevlana, tekamül sürecinde Allah'la bir olunca "cefaların vefaya dönüştüğünü" söyler. Çilecilik veya asketizm olarak bilinen saçmalığın sebebi de budur; çileler çekerek benliğini öldürmek ve Allah olmak. Zira benlik bir suçtur, günahtır (tıpkı Hristiyanlıktakı gibi). Benlik, insanın Allah ile arasına giren bir engeldir. Bu nedenle benliğin aşağılanması, işkenceler görmesi, paramparça edilmesi gerekir. Zamanında dergâha girmek isteyen gençlere hakaretler edilmesi, onurlarının kırılması, çeşitli ritüellerle canlarının acıtılması bu sebeptendir. O Yunus Emre'nin çileler çekmesi, bir lokma bir hırka yaşaması nedendir sanıyordunuz siz ağalar? Mevlana'nın, Yunus'un ve diğer büyükbaş tasavvufçuların "Allah sevgisi" diye kakaladıkları şey esasen "Allah olma sevgisi"dir.

    Bazı örneklerini de gördüğünüz üzere Mevlana şiirlerinde Allah'tan "padişah", "sevgili", "maşuk" gibi isimlerle bahseder. Gelelim Mevlana'nın Divan-ı Kebir'deki bir diğer bombasına [19]:

    http://www.hizliresimyukle.com/image/BAUO
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster