Gözlerimi tamamen açtığım zaman Atatürkün fotoğrafının olduğu bir odanın ortasında olduğumu fark ettim, midemde kalan son şeyleri de kustuktan sonra adam akıllı doğrulabildim. Etrafa baktığımda devlet dairesinde olduğumu anladım, zaten Atatürkün fotoğrafından anlamam gerekirdi. Bir figür beni masasının öbür ucundan seyrediyordu, adam ayağa kalktı eliyle şöyle bir hareket yapıp bütün pisliği temizledi "Yeter artık." dedim kusmaktan bıkmıştım. Adam gayet sakin bir şekilde yaklaşarak beni ayağa kaldırıp oturttu, etrafa dikkatlice baktığımda Türk bayraklarının olduğu ve Türk Büyü Bakanlığının bayrağının o adamın tam karşımda oturması gerektiği yerde olduğunu gördüm içimden "Aha bitti... " diiye geçirdim, babamın söylediği gibi beni Kaşıkçı adasına yollayıp orada çürümemi bekleyeceklerdi.

"Anlat bakalım genç adam" dedi, sakin bir şekilde makam koltuğuna oturduktan sonra, gayet sakindi "Ne oldu, ne yaptınız, niye büyü kullandınız?" diye sorgular ama hala sakin bir tonla. "Ben bişey yapmadım." dedim adam bir anlığına sırıttı ama alaycı bir sırıtmaydı. "Asan neden elindeydi o zaman?" dedi, gayet mantıklı bir soruydu, cevap vermedim adama bakmaya devam ettim, "Sen kims-" diyemeeden sözümü kesti "-Siz-" diye düzeltti. Tekrar söylememi ister gibi bana bakıyordu, oyununu oynayayım dedim "Siz kimsiniz?" dedim elimden geldiğince kibar ve saygılı bir şekilde "Türkiye Büyü Bakanlığı Baş Makamdarı Seherbaz Rovşhan ilkan." adamın adı türk değildi, fakat çok güzel türkçe konuşuyordu. "Sen hewalsin dimi?" dedi, evet anlamında salladım başımı. Sonra o kelimeyi söyledi;

"Anlat bakalım hewal."