+8
cok az kişinin başından gecmiş olaydir.
turkiye'de karakola bile yolu düşmemiş ben, maalesef amerika'da 1 hafta hapishanede yattim.
herşey okula gitmeme karari almamla başladi. ogrenci vizesiyle amerika'ya gelmişseniz, okula devam etmek mecburiyetindesiniz. devamsizlik neticesinde, ogrenci statunuzu kaybedip, kacak duruma duşuyorsunuz. tabii evlenip, statunuz degiştikten sonra, okula gitmenize gerek yok.
ben de, statu işlemlerini kendim hallederim. avukata ne para verecegim mantalitesi ile formlari kendim doldurup, işlemleri kendim başlattiydim. evet, klagib turk mantigi ile hareket ettim. bilin bakalim ne oldu? bazi formlardaki ekgibliklerden mutevellit, statum degişmedi, okula devamsizliktan mevcut statumu de kaybettim. tabii, salak ben tutuklanana kadar, bu durumdan habersizdim.
calişirken, ozel numaradan bir arama geldi. cevapladim. karşidaki homeland security'de calişan bir dedektifti. benimle yuzyuze goruşmesi gerektigini soyluyordu. iyi, geleyim ofise dedim. eve gelmesi gerektigini soyledi ve adresimi sordu. eleman cep telefonumun numarasini buluyor, ama ev adresimi bulamiyor. salakligin daniskasi. postaneye, her taşindiginizda, adres degi$ikligini bildiriyorsunuz, netice itibariyle. ben de kacip gizlenen biri degilim. bul işte adresimi. verdim adresi sonucta ve gelecekse cuma gunu gelmesini soyledim, ki konu$ma sali gunu gercekleşiyordu. sebebini sordugunda, o gun calişmiyor olacagimi soyledim.
neyse işte. cuma sabahi saat 5:30'da 3 dedektif gelip, vurdular kelepceyi bileklerime. federal plaza isimli merkez binaya goturup, saat 14:00'e kadar sorguladilar. bir de ipneler, ogleye dogru serbest birakacaklarini soylemişlerdi. "ne zaman salacaksiniz" diye sordugumda, "ne salmasi" soru cevabiyla benim jeton yere cakildi. dengizik'in tabiriyle beynimden vurulmuşa dondum.
başka bir binaya goturduler. nezarethane gibi bir yere koydular. saat başi birilerini getiriyorlardi. koca bir oda. tuvalet ortada. tuvaletin ici, yenmemiş sandviclerle dolu. ekmek, opup başa konulma formatini coktan kaybetmiş.
o ortamda 7-8 saat kadar tuttular. sonra ellerle birlikte ayaklara da kelepce vurdular, el ve ayak kelepcelerini de birbirne zincirlediler. burnun kaşisa, kaşiyamazsin. sonra, 1 hafta ikamet edecegim hapishaneye sevk ettiler. new jersey'de north bergen bolgesinde bir hapishane.
hapishaneye varinca, sivil giysilerimizi aldilar ve turuncu hapishane kiyafetlerimizi verdiler. sonra da, 2 kişilik hucrelere yerle$tirmeye başladilar. saat 02:00 gibi hucreme girip, kafami yastiga koyabilmiştim.
hucre arkadaşim mulayim bir hindu'ydu. sabah kurallari anlatmaya başladi. mesela hucredeki tuvaleti kullanacagimiz zaman, kapiya havlu asiliyordu. o durumda kimsa hucreye girmiyordu. bunu gibi detaylar i$te.
kahvaltida diger turklerle de taniştim. iki tanesi halter milli takimindalarmiş. amerika'ya takimla gelip donmemişler. 2 ay civari ordalardi ve daha mahkemeye bile cikmamişlardi. hastirlerle bezeli bir tedirginlik bunyeyi sarip sarmaliyordu. 2 ay ne demek?
bir suru ozbek de vardi, hapishanede. bunlarin adini ogrenecegime, kisaca "islam kerimov" diye hitap ediyordum, kopuruyordu lavuklar.
paso ispanyol kanali seyredip, satranc oynayarak geciriyordum zamanimi. bir cinli vardi. herkesi yeniyordu satrancta. gelene gecene mat. nasil olduysa, bir kere oynadim ve yendim bu lavugu. hani ustayi birak orta seviye bile degilimdir satrancta. yeniş, o yeniş. bir daha da oynamadim elemanla. yalvardi, yakardi. ama yok.
bir tane arnavut vardi. bu ipne vezirsiz ba$lardi oyuna. gene de, cinli haric herkesi yeniyordu. bu elemani hic yenemedim mesela. eskaza yensem, zaten bir daha oynamazdim.
bir tane pakistanli vardi, milletin yemegine sulanip duruyordu. "elmani yiyecek misin", "ekmegini yiyecek misin" gibi sorularla bunaltiyordu.
etrafta karikatur gibi elemanlar oldugundan, 1 hafta tatil gibi gelmi$ti. hani "bir daha olsa gider misin" diye sorsalar, cevabim hazir: "nah giderim".
eğer istek olursa devdıbını yazıcam