+7
Altın saçlı kız aklıma kazınmıştı. iş yerinde daha çok ciddi işlerle uğraşıp karı kız ayağından bi elimi eteğimi çekeyim diye beklerken ilk günden gördüğüm bu kız bana hiçbişeyin normal olmayacağını tekrar hatırlattı. Kendime bir çeki düzen vermek nasıl mümkün olacaktı bilmiyorum. Ama kızın olağanüstü güzelliğine kanıpta kendimi kollarına atmayacağım kesindi. Ertesi gün gene gittim işe. Kendisini gördüm. Orda dosyalarla uğraşıyodu. Öyle bişey ki beyler , masanın üzerine eğildiği zaman o altın sarısı saçları buğday taneleri gibi bir bir dökülüyo dosyaların üstüne. Kafasını oynattıkça dosyaların üstünde süzülüyor saçları. Ulan kağıt olayım diyorum. Kağıt olayım senin saçlarının değdiği. Gözlerinle gökyüzünü tarar gibi tara beni her gün saçlarımla. içimden böyle duygusala bağlamışım gidiyorum. Bi yandan da bana verilen yarak kürek işleri yapıyorum.
Bir öğlen yemeği vaktiydi. Yemekleri ilk gün gösterdikleri mutfakta yiyoduk. Mutfak biraz geniş. içeride uzunca bi masa etrafında normal bilgisayar sandalyeleri gibi sandalyeler var. Ama sandalyelerin konforuna diyecek yok beyler. Yani 20 yıllık zütüm ilk defa teşekkür etti bana ulan bu günleri de mi görecektik diyerek. Neyse ilk önce patronlar asistanları ve önde gelen elemanlar yiyolar. Daha sonra rütbeye göre düşüyoruz yani anlıycağınız. Sonra biz giriyoruz stajerler daha düşük rütbeli elemanlar falan. Patronlar yedikten sonra biz geçtik içeriye. O kızda geldi. Masanın bi ucunda o ve yanındaki elemanlar. Diğer tarafında da biz. Erkek takımıyla kız takımı gibi sörvayvır gibi. ( mersedes gibi turkuaz gibi geldi aklıma amk. ) neyse ben kızı izliyorum devamlı yemek yerken. ama rahatsız etmeden belli etmeden çaktırmadan. gizli gizli bakıyorum her lokma arasında. onun hiç umrunda bile değilim. O kadar güzel gözleri var ki beyler. Bembeyaz yüzü. Ya saçları sanki saten bi gecelikmiş gibi kayıyo yanaklarında. o kadar içten bi gülümsemesi var ki bembeyaz dişleriyle. mutluluk denen şey onunla ortaya çıkmış gibi. Bi çıkıntılık yapıp kendimi farkettirmem gerek diye düşündüm. Ama aklıma herhangi bişey gelmiyodu. Henüz iş ortamında gerekli çevreyi ve konuşacak alt yapıyı oluşturmamıştım. Ne yapacağımı bilmiyodum anlıycağınız. Kızlar orda aralarında konuşuyolar. Bizim burda da erkekler konuşuyolar. Şakalaşıyolar falan derken. Kızın adının mahperi olduğunu öğrendim. ilk duyduğumda baya şaşırdım. Ulan bu devirde kim kızına mahperi diye bi isim koyar diye. Mahperi ne demek. Ela olur , eda olur , Zeynep olur , merve ayşe Fatma bunlara nolduda mahperi koydunuz kızın adını diye düşündüm. Ama çok oturaklı bir isimmiş. Daha sonra araştırdım ki mahperi , ay parçası , ay kadar güzel hatun falan gibisinden konulmuş. Çok romantik ve şairane geldi bana bu. O kadar oturmuş ki ismine. ismine münhasır olmuş bu kız.
Tümünü Göster