+55
*
aklımdan milyon tane şey geçmişti o an.
bu emre bini nasıl olurda bir anda öylece hayatımı gibebiliyordu.
acımadan vuruyordu kardeşime.
bizimkinin de eli armut toplamıyordu ama yine de dayak yiyordu kardeşim gözlerimin önünde.
çember oluşturmuş kavgayı izleyen binleri yararak atladım araya.
yumruğun biri kaşımı sıyırdı.
acımamıştı.
acıdıysa da hissetmemiştim o an. bilmiyorum.
ikinci bir yumruk geliyordu ki emreden, havada yakaladım.
burun buruna geldik ve ölümcül bir nefretle gözlerinin içine baktım.
-çekil lan aradan. dedi burnunda soluyarak.
-kimsin olum sen. dedim.
"asıl sen kimsin" demiyerek o sonsuz döngüye sokmamıştı bizi.
-sen de kaşınıyorsun galiba. dedi.
-kaşımayı dene istersen bi. dedim.
ben bunu derken korkmamıştım hiç ama göz ucuylu etraftaki binlerde bi hareketlenme olduğunu gördüm.
giyimlerinden de belli oluyordu ki hepsi bu binin arkadaşlarıydı.
şimdi neden kavgayı ayırmadan film izler gibi izledikleri belli oluyordu.
sinirim henüz geçmemişti.
"bi kafa atsam mı lan en azından" diye düşündüm bir an.
her ne kadar bu binlerin 2'sini toplasam 1 adam etmeyeceğini bilsem de sayıca bizim 2 katımızdan da fazlalardı.
babam, ben ve kardeşimi dönerek dövdüklerini düşündüm bir an.
kardeşimin ve babamın bir anlık sinirimden dolayı dayak yemelerine gönlüm razı olmadı binler.
hala öfkeli gözlerle emre binine baksam da kendi kendimi yatıştırmaya çalışıyordum.
babam bir yandan selim'le ilgileniyor bir yandan da bana "sakin ol oğlum" der gibi bakıyordu.
her ne kadar sakin olmaya çalışsam da az önce kardeşimi evire çevire döven bine karşı nefretim bitmez, bitemezdi.
eylül'den dolayı çocuğa zaten ayar olmuşken bir de bu mevzu tuzu biber olmuştu.
-bu mevzu burda bitmedi, akşama burda görüşelim beyler. dedim diğer binlere de bakarak.
kendi aralarında güldüler.
-sen kaşınmak istiyorum diyorsan, biz hazırız di mi beyler. dedi bin emre de arkadaşlarına bakıp gülerek.
babam kolumdan tutarak beni geri çekti.
-hadi oğlum. dedi.
babam sükunetini fazlasıyla korumuştu.
selim'in koluna girdi.
içeri girdik.
hiç konuşmadan merdivenlere doğru yöneldik.
selim iki üç defa bizim onu tutacağımızı bilerek "bırakın beni" diyip geri dönmeye çalışarak bize artistlik yapsa da sonuç olarak kuzu kuzu çıkmıştık mekandan.
-siz burda durun, ben arabayı getireyim. diyerek hızlı adımlarla arabaya doğru yürüdüm.
arabayı alıp 5 dk içerisinde geri döndüm.
Selim'i ilk kanlar içinde gördüğümde çok korkmuştum ama
döndüğümde babam yandaki büfeden su ve selpak alıp elini yüzünü temizliyordu.
temizlenmiş hali daha iyi görünüyordu.
belli ki sağlam kafa yemişti ve burnu kanamıştı.
"inş kırılmamıştır" dedim içimden ama sonra "kırık olsa duramazdı" diye telkin ettim kendimi.
"kim bilir nasıl sızlamıştır" diye düşündüm. aynı anda benim de içim sızlamıştı...
Tümünü Göster