-2
hamburga indiğim ilk günü falan yazmıyorum oralar sıkıcı. ikinci günden başlıyorum.
neyse pampalar işte ilk günün yorgunluğunu üzerimden atmıştım. sabah saat 7-8 gibi halil beni kaldırdı. çalıştığı restorandaki adamla bir gün önceden konuşmuş. ben işe girecektim. neyse kahvaltımızı falan yaptık. gittik. çıktık evden yürüyerek gidiyoruz restorana. hiç yabancılık çekmedim amk. 50 adımda bir dönerci kebabcı falan var zaten. nargiledir bilmem nedir. bizim türkiyedeki ara mahalleler gibiydi geçtiğimiz yollar.
neyse biz yarım saat sonra falan restoranda bittik. restoran sahibi adamla tanıştık işte adamın adı hakan. bundan sonra hakan dicem.
hakan abi sen mutfağa geç sana yapacağın şeyleri göstersinler diye beni mutfağa gönderdi. mutfağa girdim. herkes bana baktı. hani sınıfa geç gelmişindirde kapıdan girince herkes sana bakar ya. öyle bişey işte.
neyse halil yolda gelirken mutfağa girince kendimi tanıtmam için bir kaç cümle öğretmişti. kapının eşiğinden yüksek sesle kendimi tanıttım işe yeni başladım ben mert falan gibisinden. herkes aaaa flan dedi. herkes sıraya dizildi kendilerini tanıtıyorlar memnun oldum falan diyorlar. mutfakta 5-6 kişi vardık. benimle beraber 3 bulaşıkçı vardı. biri köpüklüyor biri duruluyor bende diziyordum. anlayacağınız çok daşşaklı yere gelimiştim. yanımdaki 2 bulaşıkçıda kızdı. biri 30 yaşlarında falan biride benden 2-3 yaş büyüktü. bunlar iş sırasında bana bişeyler diyolardı ama konuşmalarından bir iki kelime dışında hiç bişey anlamıyordum. benden 2-3 yaş büyük olan kızın adı robina idi. bildiğimiz alman kız modeli işte sarı saçlı, narin. tam bir kız işte amk. neyse ben bu kızdan etkilenmiştim. fırsat buldukça göz göze gelmeye çalışıyordum. bulduğum ilk fırsattada konuşmayı denicektim.