+65
*
yüzünde korktuğum bir ifade yoktu.
gayet rahat bir şekilde bize doğru geliyordu.
-hasta yakını siz misiniz. dedi
-evet. dedim heyecanla.
-hastanın eşi kim. diye sordu.
-benim. diye atladı enişte.
-bu haberi ilk defa böyle veriyorum. dedi doktor yüzünü buruşturarak.
huur çocuğu resmen işkence çektiriyordu o an bize.
sormaktan korkarak merakla gözlerle yüzüne baktık doktorun.
-eşiniz hamile. dedi enişteme bakarak.
3 ay çavuşa dokunmayıp sonra boşaldığınızı düşünün beyler.
o anki rahatlamamın yanında inanın hiç kalırdı.
"çok şükür allahım" diyebildim içimden.
ama doktorun cümleye girişi ve duruşu daha devdıbının olduğunu gösteriyordu
-ama malesef vücut bebeği kabul etmiyor. bilmem ne bulguları eşinizin bilmem ne bölgelerine bilmem ne yaptığından bilmem ne enzimleri bilmem ne seviyesine çıkmış ve baygınlığa sebebiyet vermiş. dedi.
herif orda resmen latince konuştuğundan sadece ilk ve en önemli cümlesini anlamıştık.
-yani? diye sordu enişte.
-yanisi eşiniz şu an 4 aylık hamile, ama bebeği almak zorundayız, vücut bebeği yabancı bir madde olarak görüyor ve dışarı atmaya çalışıyor, bu döngü böyle devam ettikçe eşinizde bayılmalar, yüksek ateş, kusma sıklaşacak ve sonunda da zaten düşük yapacak. dedi
olayı acı bir şekilde kavramıştık.
1 dk içinde önce bir yiğenim olacağını sonra da öleceğini öğrenmiştim.
çok kötü oldum lan beyler.
enişte desen zaten direk yıkıldı.
ben ona destek olabilmek için daha sert durmaya çalışıyordum.
tek ve en önemli tesellimiz ablamın şu an için iyi olmasıydı.
aradan yarım saat kadar geçmişti.
ablam hala içerdeydi.
cep telefonum olmadığı için arayıp durumu öğrenemeyen şöför arkadaşlar bizi ablamın evinde bulamayınca direk en yakın hastane olan bu hasteneye gelmişlerdi.
bizi görüp heyecanla koştular.
sakince ablamın iyi olduğunu anlattık ve detaya girmeden durumdan bahsettik.
hepsi üzülmüştü ama yapacak bir şey yoktu.
şöför arkadaşlarla konuşurken kafalarının arasındaki boşluktan koridorda duran eylül ü gördüm.
öylece durmuş bize bakıyordu...