bigibletçisi muzaffer amcaya zütürdüm. üzerindeki kir yüzünden gerçek rengi belli olmayan kompresörün ucuna top şişirme aparatını taktı ve kadınımın içersine bir miktar hava bastı. sonra onu önceden suyla doldurduğu leğene batırarak delinen noktayı buldu. patlak nokta sağ kalçasının üzerindeydi. eline kadınların oya yapmak için kullandıkları tığlara benzeyen bi cisim alıp patlak noktaya sokarak işaretledi. içeri gitti. kullanılmış şambriyellerden yama yapmak için küçük bi parça kesip geri geldi. delik noktayı ve elindeki şambriyel parçasının üzerini zımparaladı.

bir süre şişme kadının kurumasını bekledikten sonra eline bıçak gibi bi alet aldı ve yanındaki bir kavanozun içinde marmelat gibi duran bally'nin içine batırıp çıkarı ve ekmeğe yağ sürer gibi yamanın üzerine sürdü. yapışkanlı yamayı şişme kadının patlak noktasına yapıştırdı ve yapışkanın bi süre kurumasını bekledi. kuruduğundan iyice emin olduktan sonra şişme kadını şişir. ellerini üstübüyle sildi ve tamamdır dedi. borcumuz ne kadar dedim? 3 milyon yeter dedi.

artık kalçasında doğum lekesi bulunan bir şişme kadınım var sevgili beyler. bir yandan küçük esnafın verdiği var olma mücadelesine destek olurken diğer yandan yeni bir şişme kadına dünya kadar para bayılmaktan kurtuldum. bir taşla iki kuş.. teni eski pürüzsüzlüğünü yitirmiş olsa da işimi ziyadesiyle görüyor