+150
-4
*
cemil usta 50’li yaşlarda, orta boylu, hafif sakallı, gözlüklü, temiz yüzlü bi adamdı.
ben babamın beni buraya işe sokmak için getirdiğini biliyor ama bi ümit sanki arabayı yaptırmaya gelmiş gibi cool takılmaya çalışıyor, cemil usta ve diğer çocuğa hiç pas vermiyordum.
(spoiler vermek gibi olmasın ama şimdiki aklım olsa cemil ustanın taşşağını yer öbür çırağa da sımsıkı sarılırdım.)
O gün pek giblemesem de aralarında neredeyse yarım asır olan bu iki insan babamdan da öte hayatımda tanıdığım en kıyak iki insan olarak kalacaktı beyler. (bu lafımı unutmayın).
babamla cemil usta kenara geçip ayak üstü konuşurken çırak beni kesiyordu.
fakir bi ailenin çocuğuydum ama o an kendimi zengin hissettim be binler.
utandım, hatta çaktırmadan yan tarafımda kapısı sökülmüş siyah murat 131in kapı menteşesine sürtünüp ona benzemeye çalışıyordum fındık kadar beynimle.
babamla cemil usta lafı uzattıkça uzatıyor, benim oralet gelmiş masanın üzerinde buz olmuşken onlar diyafondan 2. çayı söylüyorlardı.
derken çırak
-pantolonun yağ olmuş. diye eliyle üzerimi gösterdi.
-ne var yani seninki de olmuş. dedim pantolonuma hiç bakmadan
öyle sıcak güldü ki beyler o dostane gülüşü ömrüm boyunca unutmayacaktım.
zalim babam cemil ustayla pazarlığını bitirmiş yanıma doğru geliyordu.
aslında çalışmaktan korkmuyordum ama cahil bi bin olarak kalmak en son istediğim şeydi.
dükkandan çıkarken o saçma film repliğine şahit oldum beyler.
babam cemil ustaya bakıp pis pis gülerek
-eti senin kemiği benim cemil usta. dedi.
-merak etme evlat bana emanet. dedi cemil usta babacan bi tavırla babamı züt ederek.