+7
ben geçen seneye kadar kendimi müslüman olarak tanımlardım. bi ara hakkaten kuşkularım arttı ama inancım yine de vardı.
sünni bir aileden geliyorum. ama klagib müslümanlık anlayışı bir türlü içimi rahat ettirmiyordu. "gerçek islam bu değil" benim de sloganım olmuştu.
2-3 sene kadar önce kendimi sünni değil, sufi olarak tanımlamaya başladım. geceleri allah sevgisinden kendi kendime ağladığımı bilirim, ama dışardan baksan ateyizin, imansızın tekiydim (para ile imanın kimde olduğu belli olmaz).
neyse özellikle hacı bektaş, mevlana, yunus emre gibi erenlerin hayatından, görüşlerinden çok etkilendim. kuran'daki çelişkileri, hadislerdeki tuhaflıkları, batınilik, mutezile, sufizm gibi akımlarla çözüme kavuşturduğumu düşünüyordum. bir yandan da daha ortodoks sünni, ışid vb selefi görüşler beni çok rahatsız ediyordu.
bir yanda ilahi aşk ile vecde varmış mevlana, öteki yanda mevlana'yı yaşasa tekfir edecek selefi akımlar (ışid vb). hatta mevlana zamanında ebu suud tarafından tekfir edilmiştir, isteyen araştırabilir.
tabi bunlar içimi kuşkuyla doldurdukça dolduruyordu. 21. yuzyılda barbarlığına, hatta barbarlıktan da öte, aşşalığına, terörüne kılıf bulan selefiler. cahilliğine kılıf bulan ortodoks müslümanlık beni bir yol ayrımına getirdi.
insan bence sorgulamayı bırakmamalı, şimdi kendimi agnostik olarak tanımlıyorum. galaksileri, evreni yaratan bir tanrı'nın, kuran'a "peygamberin evine izinsiz gelmeyin" yazdığına, "mürtedlerin kafasını kesin" dediğine inanmak istemiyorum.
güzeli, iyiliği, doğruluğu öven bir allah'ın mevlana'dan ışid'e giden yola izin vermesi beni şaşırtıyor.
ha işte kuran böyle birşey, kimisi bakar mevlana olur, hacı bektaş olur, kimisi bakar ebu suud olur, ışid olur, dexer olur. ben de baktım agnostik oldum.
diyeceğim budur, söverseniz siz bilirsiniz. demek ki benim kalbim mühürlüymüş, yaşayacağımız 80 sene için, sonsuza dek yanmayı haketmişiz, değil mi