1. 1.
    0
    1. I. DÜNYA SAVAŞI (1914–1918): Bu konu daha
    önce ayrıntılı olarak işlenmiştir.
    Monroe Doktrini (ABD’nin Yalnızlık Politikası):
    ABD Başkanı James Monroe, 1823’te Monroe
    Doktrini olarak bilinen prensiplerini yayımlamıştır.
    Bu doktrin Amerikan siyasetinin adeta değişmeyen
    anayasası olmuştur. Monroe Doktrini, ABD’nin
    dünya siyasetini açıklığa kavuşturmuştur.
    Avrupalı Emperyalist devletler, Avrupa’da yaşanan
    gelişmelere ABD’yi de çekmek istemişler, ancak
    ABD kendisini bu gelişmelerin dışında tutmaya
    çalışmıştır. Ayrıca, Avrupalıların Amerika’daki
    sömürgelere karışmalarını önlemeye çalışmıştır.
    2. SSCB’NiN KURULUŞU: SSCB, Rus Çarlığı’nın
    1917’deki Büyük Ekim Devrimiyle (Bolşevik
    ihtilali) yıkılmasından sonra aynı topraklar üzerinde
    kurulan ve 1991’e kadar varlığını sürdüren devlettir.
    • Avrupa’nın doğusundan, Asya’nın kuzeyine kadar
    yayılan SSCB, son yıllarında yüz ölçümüyle
    dünyanın 1.si, nüfus bakımından da 3.sü idi.
    Sovyet Rusya’nın sınırları içinde farklı dine ve etnik
    yapıya sahip toplumlar yaşamaktaydı. Bu nedenle
    ideolojik ve kültürel dönüşümle bölgede hâkimiyet
    sağlamaya çalıştılar. Bu amaçla da Marksizm’i
    yayarak amacına ulaşmaya çalıştı.
    Bolşevik ihtilalinden sonra Rusya’da Sosyalizm
    rejimi ile Totaliter (baskıcı) tek parti diktatörlüğü
    kuruldu. Bu diktatörlüğe karşı iç savaş çıktı. (1922’ye
    kadar sürdü). Sonuçta Lenin’in başında bulunduğu
    Komünist parti tartışılmaz güç haline geldi.
    • Marksizm? Komünist bir ideolojik akımdır.
    Sınıfsız bir toplum yaratmak ister. Özel mülkiyete
    dayalı üretim biçimlerini tamamen ortadan
    kaldırılması gerektiğini savunur.
    Lenin’in 1924’te ölümünden sonra başa geçen
    Joseph Stalin, uzun vadeli bir ekonomik planlamaya
    yöneldi. Stalin, bir dizi 5 yıllık kalkınma planları
    uyguladı. Stalin, tarım devrimini gerçekleştirme
    amacı ile köylülerin topraklarını makinelerle
    donatmış, daha sonra birleştirerek büyük çiftlikler
    haline getirmiştir (Kollektifleştirme Politikası).
    3. SSCB iLE iLiŞKiLERiMiZ: Brest-Litowsk
    Antlaşması ile savaştan çekilen ve aldığı yerleri
    (Kars-Ardahan-Batum) geri veren Rusya, bu yönüyle
    Kurtuluş Savaşı başladığı dönemlerde Anadolu’da
    yayılmacı bir siyaset izlemediğini göstermişti.
    Rusya’daki Komünist yönetimi, kendileri için
    tehlikeli bulan itilaf devletleri ise, I. Dünya
    Savaşından sonra Sovyet Rusya’ya karşı saldırgan bir
    politika izlemeye başladılar. Bu nedenle Sovyet
    Rusya, itilaf Devletlerinden gelebilecek saldırılara
    karşı sınırlarını güvence altına almaya çalıştı. Bu
    arada TBMM de, hem Kafkas sınırını güvence altına
    almak hem de Kurtuluş Savaşında işgalci itilaf
    Devletlerine karşı Sovyet Rusya’dan destek almak
    amacıyla diplomatik girişimlerde bulundu.
    ? TBMM ile Sovyet Rusya arasındaki diplomatik
    girişimler nelerdir?
    4. ORTA ASYA TÜRK TOPLULUKLARI
    Basmacılık Hareketi (1917–1936):
    1917 ihtilalinden sonra Sovyet Rusya, Orta Asya’da
    Türk kültürünü yok edip yerine Sovyet kültürünü
    getirmeye çalıştı. “Temizleme Hareketleri” ile
    potansiyel Türk liderlerini öldürtüp yerlerine Rus
    yöneticiler atadı. Orta Asya halklarını fakirleştirip
    kendine bağımlı hale getirdi. Ya da onları Sibirya’ya
    zorunlu göçe zorladı, yerlerine Rusları yerleştirdi.
    Böylece homojen bir toplum oluşturmaya çalıştı. Bu
    gelişmeler üzerine Özbek, Türkmen, Kırgızların
    çoğunluğunu oluşturduğu Türk ve yerli Müslüman
    halklar, Sovyet Rejimine karşı 1917’de ilk önce
    Türkistan’ın öncülüğünde 1936’ya kadar aralıklarla
    süren bağımsızlık mücadelesine başladılar.
    Basmacılık Hareketi, Orta Asya’nın tam bağımsızlığı
    ve islam’ın korunması adına başlatılmış ve 1936’ya
    kadar sürmüştür. Sovyet Rusya, dünya kamuoyuna
    bu hareketi önemsiz bir olay gibi göstererek
    mücadeleye katılanları basmacı, basan veya
    haydutluk eden anlamında “Basmacılık Hareketi”
    olarak tanıtmıştır.
    ZEKi VELiDi TOGAN (Tarih Yazan ve Yapan):
    Enver Paşa gibi Zeki Velidi Togan da 1920–23
    yılları arasında Türkistan’da Basmacı Hareketi’nin
    içinde yer almıştır. Zaten Türkistan Milli Birliği’nin
    kurucusu ve ilk başkanıdır. Yine ismail Gaspıralı ve
    Yusuf Akçura da Orta Asya’daki Türklerin, politik
    ve kültürel haklarını elde etmesinde etkili olan
    kişilerdir.
    http://www.rehberlik.biz.tr - AHMET TÜTÜNCÜ
    1
    Uyarı: Bolşevikler, bu hedeflere Komünist Parti,
    Gizli Polis Örgütü ve Kızıl Ordu ile ulaşmaya
    çalıştılar.
    KPSS/TARiH 1. ÜNiTE - 20.YY BAŞLARINDA DÜNYA
    5. Orta Doğu’da Manda Yönetimlerinin Kuruluşu:
    Orta Doğu, Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının
    kesişme bölgesidir. Burası tüm Semavi dinlerin ortaya
    çıktığı bölgedir. Ayrıca bu dinler için kutsal sayılan
    topraklar ve mekânlar bu bölgede bulunmaktadır.
    Bölgenin önemi siyasal açıdan duyarlı bir bölge olması
    yanında, son yüzyılda bulunan petrol rezervlerinden
    de kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Avrupa
    devletlerinin çıkarlarının çatıştığı bir bölge haline
    gelmiştir.
    iNGiLiZ VE FRANSIZLARIN ORTADOĞUYU
    YENiDEN YAPILANDIRMASININ NEDENLERi:
    a) Orta Doğu petrollerini ele geçirmek istemeleri
    b) Siyasi istikrarı sağlanan ve petrollerini kullanarak
    ekonomik refaha ulaşan Arapların, Emperyalist
    ülkelerin çıkarlarını tehdit edeceği düşüncesi
    c) Emperyalist devletlerin, Arap topraklarında
    istikrarsızlığın sürmesini sağlayarak Orta
    Doğu’yu yönlendirmek istemeleridir.
    Arapları bağımsızlık vaadi ile kandıran ingiliz ve
    Fransızlar, I. Dünya Savaşından sonra Sykes-Picot
    Antlaşması doğrultusunda Ortadoğu’yu ve Afrika’yı
    siyasi ve ekonomik çıkarlarına uygun olarak
    cetvellerle ve sınırlar arasında geniş boşluklar
    bırakarak yeniden çizip bu topraklarda manda
    yönetimleri kurdular.
    Orta Doğu’da Manda Yönetimleri
    Not: Manda altına girmeyen ülkeler hangileridir?
    6. UZAKDOĞU’DA YENi BiR GÜÇ: JAPONYA
    Meiji Restorasyonu:
    Bu dönemin önemi Japon modern tarihinin
    temellerinin atılmasıdır. 1868 Meiji Restorasyonu ile
    yeni bir dönem başlamıştır. imparator Meiji,
    Japonya’da feodal rejimi ortadan kaldırdı, mutlak
    monarşi yerine meşruti monarşi yönetimini getirip
    yeni bir anayasa yaptı. Batıdan akademisyen-uzman
    ve teknisyen getirterek çalıştırmaya başlayan Japonya,
    kendi uzmanlarının da batıda eğitilmesine önem verdi.
    Böylece Japonya 25–30 yılda teknik ve teknolojik
    olarak dünya arenasında söz sahibi olmaya başladı.
    Sonuç: Meiji dönemi, Japonya’nın modern ve güçlü
    bir devlet haline gelmesini sağlayan gelişmelerin
    temelini oluşturmuştur. Bu dönemde Japonya, Batının
    yüzyıllar içinde kurduğu modern sanayileri bürokratik
    ve politik kurumları 20–30 yılda oluşturmayı
    başarmıştır. Bu durum Japonya’yı büyük
    devletlerarasına sokmuştur.
    ABD’nin Uzakdoğu Politikası:
    I.Dünya savaşından sonra Monroe Politikasına geri
    dönen ABD, daha çok uzak doğu ile ilgilenmeye
    başlamıştı. Çünkü I. Dünya Savaşından karlı çıkan
    Japonya uzak doğuda yeni bir güç olarak bölgede etkin
    bir rol oynamaya başlamıştı (Yayılmacı hareketlere
    girişen Japonya, Almanya’nın uzak doğudaki
    sömürgelerinin bir bölümünü ele geçirmişti). Böylece
    ABD için bir rakip ülke olmuştur.
    7. 1929 DÜNYA EKONOMiK BUHRANI VE
    DÜNYAYA ETKiLERi:
    Dünya Ekonomik Buhranı, Amerika’da 1929’da New
    York Borsasının çöküşü ile başlayan ve etkileri on yıl
    boyunca dünyada devam eden ekonomik krizdir.
    Krizin nedenleri şunlardır:
    a) ABD ekonomisinin %50’sinin 200 kadar
    Holding’in kontrolünde olması ve bir tanesinin
    dahi batmasının ülke ekonomisini etkilemesi
    b) Bankaların kötü yapılanmış olması, mali yapıdaki
    yasaların yetersizliği (bankaların ölçüsüzce verdiği
    kredilerin engellenememesi)

    edit: çalıntıdır
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster