/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    Wattpad'den yazdığım kitabımı önce burdan panpalarımla paylaşmak istiyorum. Bir kız hayatımı gibti ve sizin de bundan çıkaracak çok dersiniz olduğunu düşünüyorum. Yorumlarınızı bekliyorum panpalarım.
    ilginizi çeksin diye: imam'ın kızıyla olan ciks ve aşk dolu hikayem

    Karadeniz’in ulu ve keskin rüzgarları tırnaklarımı morartmıştı. Gökten ağır ağır kar taneleri, okulun etrafını masumiyetiyle kaplıyor, adeta öfkeyi, nefreti ve işlenilen tüm günahlarını gizliyordu. Ailesini bir yangında kaybettikten sonra alkolik olan nam-ı diğer şarapçı matematik öğretmeni o gün derse gelmemişti. Okulun geniş bahçesinde biraz garip olan arkadaşımla yürürken, bulunduğum yerin “kaşar” diye tabir edilen kızlarından birinin bana baktığını fark ettim. Aldırmamıştım. Beni arkadaşlarına gösteriyordu, yanımdaki arkadaşımı kenara çekip konuşuyordu, ben oralı olmuyordum. Ancak içten içe ona hayranlık beslediğimi biliyordum. Öyle güzeldi ki… Siyah ve düz saçları ile beyaz ve pürüzsüz teninin uyumu, gözlerimi parlatıyor, bana hem hırçınlığını, hem de masumiyetini gösteriyordu. Utancımı umursamazlığımın arkasına gizledim ve başım hafif dik, yukarıya ve uzaklara bakarak, geniş ancak yavaş adımlarla okulun kapısından çıktım. Eve vardığımda hala aklımdaydı. Bilgisayarımı açtım, kahvemi hazırladım, inci sözlük’te dolanmaya başladım. Tam da Titanium şarkısının Maiden Bailey cover’ı çalıyordu ki, facebook’tan arkadaşlık isteği geldi. O’ydu. Gayet normalmiş gibi kabul ettim ve anında “Naber?” yazdı. içimden bu nasıl bir kız demiştim çünkü benim düşüncelerimde ve deneyimlerimde kadınlar hep naza çeken, trip atan, peşinden koşmanızı isteyen canlılardı. Ancak o direk bana yazıyordu. Biraz konuştuktan sonra birbirimizden hoşlanmaya başlamıştık. Ertesi gün okula geldiğimde yakın olarak düşündüğüm birkaç arkadaşıma anlatmıştım dün olanları ve bana olan bakışlarından “salak” dediklerini okumuştum. Bir arkadaşım telefonunu eline alıp bana onun üzerinde sadece iç çamaşırlarıyla verdiği ciksi pozları gösterdi. Hatta iğrenç herif arka planı yapmıştı onu. Hemen aldım elinden ve sildim onları. Bana bu fotoğrafların bu şehirdeki çoğu insanda olduğunu söyledi. Vücudumdaki tüm damarlarım şişmişti. Öfkemi nereye kusacağımı bilmiyordum, ama bu durum aslında beni ona daha çok bağlamıştı, nedenini bilmediğim bir şekilde aşık olmuştum. Konuşmaya devam ettik, bir süre sonra sevgili olduk. Hatta ilk buluşmamızda onu şehire yakın olan sahil kasabasına zütürdüm. Arabadayken yakınlaşmaya başlamıştık, aramızdaki yabancılığı biraz olsun attığımızda ellerim nedensiz bir şekilde kasıklarına gitti. Omuzlarına doğru yatmıştım. Baldırlarının iç tarafındaki o yumuşak yerleri öyle güzeldi ki, aklıma cinsellik dahi gelmemişti. Sadece ona ait olan herşeye adeta tapıyordum. Sahile vardığımızda dört tane efes kutu almıştım. Oturduk, ben içkimi içiyordum, o benim omzuma yatıyordu. Güneş batmaya başlamıştı. Gökyüzü kırmızı rengi aldı, bana onun dudaklarını çağrıştırdı. Siyah saçlarından yavaşça tuttum ve dudağına doğru gittim. Dudakları küçük ve inceydi ancak öyle güzel öpüyordu ki beni, o an ölseydim gam yemezdim. Ben onun boynundan tutuyordum, o benim boynumda diliyle turluyordu. Eğer isteseydim oradaki yazlığa zütürüp, belki de ona yaklaşan her erkek gibi, onunla yatabilirdik. Ama ben bunu O’na yapamayacak kadar seviyordum. Evine bırakmıştım ve tüm günü yatağımdan tavana doğru sigaramın dumanıyla onu çizerek geçirdim. Ertesi gün teneffüslerde buluşuyorduk. Sınıfımdaki tüm kız ve erkekler gelip bana gözleri “salak” derken beni uyarıyorlardı. Biliyorum ve umrumda değil diyordum. Ancak gerçek bu değildi. içim içimi yiyor, daha önce birlikte olduğu her erkeği öldürmek, o fotoğrafları yeryüzünden silmek isteğiyle kıvranıyordum. insanların yanlarından geçerken onun kıçını ve ne kadar güzel olduğunu, sevişirken nasıl ses çıkaracağını hatta nasıl dalga dalga olacağını konuştuklarını duyuyordum. Okuduğum lisenin reis’i bendim. Daha sonra bana birçok kazık atacak oaln Ülkü Ocağı’na gidiyordum yani. Bunları konuşan herkesi dövüyordum. Nasıl berbat bir imaj çizdiğimi şimdi daha net görebiliyorum. Sinemaya gitmiştik. Girecek bir film olmadığından inekli, eşekli bir animasyon filmine gittik. Her tarafta çocuklar vardı ve biz sinemanın en arkasında film yerine birbirimizi izliyorduk. Ellerini kasıklarıma getirdi ve yavaşça okşamaya başladı. Ben de aynısını yapıyordum. Bir elim kasıklarında, diğeri göğüslerindeydi. Dudaklarımız nefeslerimizin sıcaklığıyla uyuşmuş, sıra dillerimize gelmişti ki, nedensiz bir şekilde ve salakça göğüs ucunu sıktım. Biliyorum çok saçma ve garip ama yapmıştım bunu. Bir an acıyla ayağa kalktı. Herkes bize bakıyordu. “ Ben gidiyorum!” dedi. Elinden tuttum zorla oturttum yanıma. Onlarca kez özür diledim ama hiçbir şey demiyordu. Sinemadan sonra yemek yemeye gittik ve orada ağzını açtı. “ O neydi öyle?” Bilmiyorum dedim. Bir şekilde toparladım ve aramız yine iyiydi. Her ilişkide bir taraf baskın olur ya, bizim ilişkimizde de o baskındı. Ağzı laf yapıyor, beni idare ediyor ama ben ona söz geçiremiyordum. Sürekli kavga etmeye başlamıştık. En yakın arkadaşlarından biri onu birlikte gittiğimiz sahil kasabasında nasıl becerdiğini anlatıyormuş millete. O çocuktan uzak durmasını istemiştim ama sözümü dinlemedi. Ona bunları söyleyerek üzmek istemiyordum o yüzden farklı sebepler bulup bu çocuğu dövüyordum hep. Kavgalar şiddetlenmeye başlamıştı. Dayanamadım ve söyledim o çocuğun yaptıklarını, bana inanmadı. Bu da bardağı taşıran son damlaydı. Ayrılmıştık ancak aklım hep ondaydı. Belki de özür dilesem yine barışıp, hiçbir şey olmamış gibi devam edebilirdik ancak haklı taraf bendim ve o özür dilemeliydi. Dilemedi. Birkaç hafta geçmişti. Kendimi toparlamaya başlıyordum. Bali bağımlısı ancak aynı zamanda da mükemmel bir fiziği olan bir arkadaşım beni gitar kursuna davet etmişti. Senelerdir dokunmadığım gitarımı aldım ve iyi gelir düşüncesiyle davetini kabul ettim. O sıralar dindar insanlara kötü gözle bakıyordum çünkü ben bir tanrı tanımazdım ve lanet toplumdaki “ataist” yargısı yüzünden ve şehirde Türk Ocağı olmadığı için Ülkü Ocağı’na gitmek zorunda kaldığımdan dolayı bunu gizleyip bir müslüman gibi davranmak zorundaydım. Bu ise beni daha çok kindar yapıyordu dinlere karşı. Sınıftakilerle henüz tanışmıştık ve derse başlamak üzereydik ki, biri kapıyı tıkladı. içeriye kapalı bir kız girdi. O an aklım siyah saçlımda olmasaydı içimden ona ne küfürler ederdim bilmiyorum. Özür diledi ve köşeye oturdu. Benim o an orda olan herşey umrumda değildi, tüm beynim “o” tarafından işgal edilmişti.
    ···
   tümünü göster